Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YARIDA KALAN EDEBİYAT TARİHİ Atsız'ın dil, tarih ve edebiyat çalışmaları iç içe geçmiştir. Daha 1933-1934 yıllarında Orhun dergisinde yayımlamaya başladığı Köktürk ve Uygur dönemlerine ait metinlerin aktarmaları, aynı zamanda edebiyat tarihini de ilgilendirmektedir. Bitirme tezine dayanan ve yine Orhun dergisinde yayımlanan Edirneli
Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemalâtını ef'alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki Küre-i Arz'ın bazı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyet'e dehalet edecekler.
Reklam
İslâmiyet akla hitap eden bir dindir, aklı yetersiz olanları dini vazifelerden sorumlu tutmaz.
Sayfa 59
İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.
İslâmiyet'e isimden başka bağlılıkları kalmayan, Müslümanlar'ın karşı karşıya kaldığı, ümitsizliğe sevkeden pratiğin baskısı altında akıl ve ruhça yılgınlığa kapılan bu insanlar: "İslâm'da cihadın gayesi yalnızca müdafaadır." derler. Bu şekilde tâğutların tümünü yeryüzünden tamamen silmek, insanları kulların kulluğundan kurtarıp tüm kulların Rabbi olan tek Allah'ın kulu hâline getirmek yönteminden uzaklaştırmakla bu dini şirin gösterdiklerini zannederler. Halbuki sahip olduğu akîdeyi insanlara zorla kabul ettirmeye kalkışmaksızın, bu akîde ile insanlar arasında bulunan engelleri ortadan kaldırmak suretiyle onları kula kulluktan kurtarıp yalnızca Rablerine kul olma mertebesine yükseltmek, İslâmî yöntemin bir gereğidir. Bu ise hükümran siyâsî nizamları ortadan kaldırmak ya da bunların teslim olup elleriyle cizye vermek zorunda bırakılmalarıyla mümkündür.
Sayfa 71 - Beka YayınlarıKitabı okuyor
İslamiyet' in hızla Asya ve Afrika'da yayılması ile tarihin akışı değişti. Orta Asya'da ise 751 yılında Ziyad Ibn Salih'in kumandasındaki İslam ordularının, Kao Hsiang-che'nın yönettiği orduları Talas'ta yenmesiyle Orta Asya'da İslam hâkimiyeti zirveye ulaştı.
Reklam
اَشْهَدُ اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ Bu kelime-i âliye, üssü'l-esas-ı İslâmiyet olduğu gibi kâinat üstünde temevvüc eden İslâmiyet'in en nurani ve en ulvi bayrağıdır.
Sayfa 95
İnananlar Kardeştir
Bu ülkenin bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren Islâmiyet olmuş. Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla. Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. Ister siyah derili, ister sarı... inananlar kardeştir. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için yaşamak ve ölmek.
Edmond Burk, “İslâmiyet, hükümdarlardan fakirlere kadar herkese gönderilmiş ve en ma‘kûl esâsâta (esaslara) ibtinâ etmiş (bina edilmiş) bir dindir. Bu esâsâtın bir nazîrini (benzerini/eşini) başka yerde bulmaya imkân yoktur. Kur’ân’ı tetkik ettikçe onun mükemmeliyet ve ulviyetine (yüceliğine, yüksekliğine, büyüklüğüne) âgâh (vâkıf/muttali) oluruz. Evvelâ insanı cezbeden Kur’ân, sonra onu hayrete düçar (düşmüş yapar), sonra onda bir meczûbiyet (çekicilik)tevlîd eder (meydana getirir). İnsanı, kendisine hürmete (saygı göstermeye) mecbûr eyler ve bu sûrette (şekilde)herkesi derinden müte’essir eder (etkiler)”
Dinin Lüzumu
Dîn, fazîlet-i ahlâkiye dimek olduğından, ahlâksız bir millet yaşayamayacağı gibi dînsiz bir kavim de pâyidâr olamaz. Dînin gâyesi, cem'iyet-i beşeriyenin âhenk ve sa'âdet ve selâmetini te'mînden ibâretdir. İnsânlar fıtraten mahkûm-u ihtirâsât oldukları içün, onları temeyyülât-ı sefîleden, tecâvüzât-ı gayr-ı muhıkkadan alıkoyacak
Reklam
Din, îman aşkıyla, Müslümanlık duygusuyla mes'ud olabilecek biz anneler; yavrularımıza Kur'ân-ı Kerîm'i öğretiyoruz, Risale-i Nur'a çalıştırıyoruz. Risale-i Nur'un îman, İslâmiyet dersleriyle terbiye etmeye çalışıyoruz. Evlerimiz birer Medrese-i Nuriye oluyor Elhamdülillâh. Eğer çocuklarımıza Risale-i Nur okutmazsak; yoldan çıkarıcı bu zamanın tehlikelerine düşecekler, fenâ göreneklere kapılacaklar, kötülükleri taklit edecekler. Bizim başımıza belâ ve dert kesilecekler. Âhiret'te de "Îmânımızı neden kurtarmadınız?" diye anne ve babalarından davacı olacaklardır. Bunun için, sevgili yavrularımızın kalblerine Risale-i Nur sevgisini aşılıyoruz. Hanımlar Rehberi
Sayfa 124 - RnkKitabı okuyor
"Akletmez misiniz? Düşünmez misiniz?"
İslamiyet araştırmayı, gerçeğin peşine düşmeyi, kainatı bilmeyi, ondaki gizemleri öğrenmeyi önemsiyor ve bunu tavsiye ediyor.
Bugün içinde bulunduğumuz durumun İslam tarihinin ikinci dönemindeki vaziyetiyle aynı olduğunu ifade etmemiz isabetli olacaktır. Her şey ne kadar da birbirine benziyor, köylerdeki ve şehirlerdeki on milyonlarca Müslümanı görüyorsunuz; cahiliye geleneklerine ve şirke ne kadar dalmışlar! İslami bilinçten ne kadar uzaklaşmışlar! Müslüman olmalarına rağmen Hint hurafelerine nasıl da tahammül ediyorlar! Budizm'in etkisi altında hayatları ne kadar da kirlenmiş! İslamiyet'ten önce cahiliye toplumlarında görülenlerin kendi toplumlarında ortaya çıkmasına nasıl da razı oluyorlar!
Eğer günümüzde yaşanan dinin İslamiyet olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Herkes kendi zihninde, sadece kendi yaptıklarını ve kendi doğrularını onaylayan bir tanrı yaratmış ona tapıyor. Eğer bu böyle olmasaydı, herkesin kendi kafasında yarattığı tanrının doğru söylediğini sanarak İslamiyet 72 fırkaya bölünmez, kimse Kendi kafasında yarattığı dinin uğruna birbirinin kuyusunu kazmaz ve yine aynı din uğruna birbirini katletmeye çalışmazdı. Günümüzde bu sadece İslamiyet için geçerli değil, tüm dinler için geçerli hale gelmiş, herkes kendi kafasında yarattığı tanrının doğrularının peşine giderek, kendi dini uğruna birbirini katletmiştir. Bunun içindir ki
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
insanların zanlarında yarattıkları tanrının, "HAKIKAT" ile alakası olmadığını fark ettiği anda; "Tanrı öldü!" demiştir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.