Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arapça'nın ve İngilizce'nin Türkçe'den doğduğuna dair kitap yazan ilim adamlarımız oldu. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bu yanlış nazariyenin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde okutulmasını yasakladı(1940).
İsmet İnönü'nün lafına doğru varan bir anlatış-2
Fikirleri "iyi çorba" eden bu "iyi kebapçı" meşhur bilginlerin koca Fransa'yı nasıl Hitler'e teslim ettiklerinde artık analaşılmayacak ne kalır? Ren ırmağının öte yanında Faşizm sürekli olarak en son model Fransız örneklerini, Fransız milyoneri Schneider (Şnayder)'den alarak harıl harıl tank, tayyare yaparken,
Derleniş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kılıç Ali'nin belirttiğine göre, hastalığından dolayı Ankara'dan İzmir'e gelen Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım, Lâtife Hanım'la tanıştıktan sonra Başyaver Salih Bozok'a şunları söylemiştir: "Salih, benim gördüğüme göre bu kızcağız ile oğlum mesut olamazlar. Derhal beni geriye götür, Mustafa'mı bu işten
Sayfa 113 - Güven KitabeviKitabı okudu
1923 yılından ölümünün son dakikasına kadar Atatürk'e özel hekimlik eden Ord. Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, hiçbir yazılı hatıra bırakmamıştır. Halbuki Dr. Neşet Ömer İrdelp, "Benim kadar Atatürk'ü uzun zaman yakından observe eden yoktur. Notlarım var. Bunlardan bir gün hatıralarını yazacağım. Atatürk'ü yirmi sene kadar, annesini de on sene kadar tedavi altında bulundurdum" demiştir. Atatürk'ün ölümünden sonra Dr. Neşet Ömer İrdelp, biraz dinlenmek arzusuyla yurt dışına çıkarken Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'den nezaketten müsaade almaya ve veda etmeye gider. Tam ayağa kalkıp ayrılacağı zaman İsmet İnönü kendisine; "Güle güle git, fakat senden bir ricam var. Katiyen hatıralarını yazma" der. Dr. Neşet Ömer İrdelp de; "Hiç niyetim yok" diye cevap verir. Yine 1949-1950 yıllarında olaya bir hırsızlık süsü verilerek evi aranmış ve böyle bir hatırat olup olmadığı araştırılmıştır. Dr. Sırrı Akıncı; "Atatürk'ün özel hekimi Neşet Ömer İrdelp. hastasının ölümünden sonra on yıl yaşadı. Bu sürede büyük insanı aramızdan alan hastalığın nasıl gidiş gösterdiğini laboratuar bulgularıyla birlikte derinliğine tanıtan bilimsel bir yapıt yazamaz mıydı? Ama ne gezer!… Profesör yüzyılların az yetiştirebileceği eşsiz adamın karşısında sadece pratisyen bir hekim kimliğiyle kaldı." diyerek sert eleştirilerde bulunur. Ayrıca son günlerinde Atatürk'ün ölüm döşeği etrafında birleşen ünlü klinik hekimlerinin, müştereken günlük bir müşahede tutmamaları da büyük bir kayıptır.
Sayfa 4 - Güven KitabeviKitabı okudu
İsmet Paşa, yaradılışından mıdır, bürokratlığından mıdır, ülkemizde bürokrasinin etkinliğinden midir, nedense, sürekli olarak özgürlükleri denetim altında tutan bir rejimden yana olmuştur. Oysa Mustafa Kemal devriminin asıl amacı, aşama aşama bütün özgürlükleri, bütün karşıtlıkları içeren bir hoşgörü ve serbestlik toplumuna ulaşmaktı. Bu toplumda sosyalistlerin de yeri olacaktı, nasıl ki hareketin daha başlangıç konağında bile olmuştu. Sonraları bir sürü İnönücü türemiş, İnönü diktası uygulamasını Atatürkçülük diye piyasaya sürmüştür Bu perspektiften bakıldı mı, 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın aslında Atatürkçülük falan değil, bal gibi İnönücülük olduğu hemen görülür. Hele Kemal Paşa'nın ta İttihât ve Terakki'den beri ordunun politikaya karışmasına muhalif olduğu, Erzurum kongresinden beri de devrimini halk temsilcileri ve meclisleriyle kademe kademe gerçekleştirdiği düşünülürse!
Churchill İnönü'ye dedi ki: "Paşa sen Kürtçe bilir misin?" İsmet Paşa şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu. O bir şey söylemeden ben araya girdim ve hemen, 'Ekselans, biz Kürtçe bilmeyiz. Zaten bizde Kürtçe konuşulmuyor ve öyle bir dil de yoktur' dedim. Churchill adamlarından birine sordu 'Öyle mi Mister, Kürtçe diye bir dil yok mudur?' deyince adam daha önceden hazırlıklı, hemen ayağa kalktı, 'Olmaz olur mu efendim çok zengin bir Kürt Dili ve edebiyatı vardır isterseniz -o ana kadar duymadığımız- 'Dîwana Cizîri'den bir şiir okuyayım' dedi. Churchill 'oku' dedi. Anlamıyorduk ama farsçaya yakın nefis ahenkli bir şiir okudu. Ve Bu şiirin Kürtçe olduğunu söyledi, 'Öyleyse bu şiiri bize yaz, dedi. Yazdı. Churchill, 'Bunu İngilizce'ye çevir' dedi. Çevirdiler. 'Bir de Fransızca yapın' dedi. Onu da yaptılar Bir de Türkçeye çevirdiler. Ve bana, 'Mösyö, sen de gel bakalım. Bu üç dilde aynı fikri ifade etmek için, bakalım metne kaç yabancı sözcük alma mecburiyeti olmuştur' dedi. Fransızcada hiç yoktu. İngilizceden üç beş Latin kökenli kelime çıktı. Kürtçe aslında dört beş Arapça kelime bulundu. Ama Türkçe nüsaha gelince "dır" ve "ile" den başka, Türkçe bir şey kalmamıştı. Kimisi Arapça kimisi Farsça ve diğerleri Avrupa'nın çeşitli dillerinde alınma sözcüklerdi. Churchill dört sayfayı da bizim önümüze koydu. 'Ayıp değil mi?' dercesine, 'Bakın efendiler, yok dediğiniz ve memleketinizin büyük bir bölümünde anadil olarak konuşulan Kürtçe'nin zenginliğini görünüz' dedi.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal, önce çeteleri dağıttı, Şeriat Ordusunu yok etti. İtalyanlar ile Fransızları püskürttü ve nihayet sıra, saldırmakta olan Yunan kuvvetlerini durdurmaya geldi. İsmet Bey 10 Ocak ve 1 Nisan 1921'de İnönü'nde Yunanlıları yenilgiye uğrattı. (1. ve 2.İnönü Zaferleri). Yunanlılar buna karşı Sakarya'da Türklere son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu. Mustafa Kemal Meclis'den başkomutanlığı ve bütün yetkileri aldı. Sakarya savaşı çetin oldu. 14 gün süren savaş hızını kaybetti. Yunanlılar istedikleri sonucu alamamışlardı. Cesaretleri kırıldı. Türklerin ise maneviyatları yükselmişti. Yunanlılar 12-13 Eylül 1921'de Sakarya'nın gerisine çekildi. Türkler peşlerini bırakmadı. 20 Ekim 1921'de Fransa ile Ankara hükümeti arasında bir antlaşma imzalandı ve Fransızlar Güney - Doğu Anadolu'yu terkettiler.
Sayfa 478
Rauf Orbay Bey'in savunmasının bir bölümünü burada ağırlamakta yarar var: "Ben ve birkaç yakın dostum, menfur suikast teşebbüslerine gidecek kadar ikbal ve mevki düşkünü insanlar olsaydık, ayrılığa hiç bir sebep kalmazdı. Kanaat-ı Vicdanını satmak suretiyle maddi hayatın azami derecede refahına kavuşur ve Mustafa Kemal hayatta kaldığı müddette, düğün- dernek ve hava sefaları içinde yaşar dururduk." Bu açıdan İzmir suikastını tertip ettiren kişinin, İnönü olabileceğini söylemek bizi hakikate yakınlaştırabilir. Birincisi, İsmet İnönü böyle bir senaryo yazarak hem Mustafa Kemal'den hem de muhalefetten kurtulmayı düşünüyor olabilirdi. İkincisi, İsmet İnönü, bu senaryoyla yalnızca, ikinci adamlığına halel getirebilecek kimseleri ortadan kaldırmayı planlamış olabilirdi. Kazım Karabekir Paşayı itham edenler, neden idam edemediler? Kazım Karabekir Paşa'yı, İzmir suikastında İstiklal Mahkemesinden, daha doğrusu idamdan kurtaran kişinin, İsmet İnönü olduğu sanılır. Resmi tarihin yardımcı kolları, bize bunu vazeder. Karabekir Paşa'nın hayatını kurtaran İnönü'dür diyenler, İnönü'yü temizlemeye çalışan kirli ellerdir. İnönü'ye kalsa yukarıda da belirttiğimiz gibi idam edilmesi gereken ilk kişi Karabekir Paşa'dır. Buna rağmen, Kazım Karabekir Paşa ve diğer Paşalara İstiklal mahkemesi dokunamadı. Paşaları itham ettiler ama idam edemediler. 480 480. "Izmir suikastımı, İsmet İnönü mü tertip ettirdi" başlıklı yazı için bkz; https://www.milligazete com.tr/haber/1072809/izmir-suikastini-ismet-inonu-mu-tertip-ettirdi
Sayfa 200 - Genç BirikimKitabı okudu
1960 darbesinden sonra darbenin lideri ve sonradan cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel ve bazı "şehidler Anıtkabir bahçesine gönülmüşken, bunlar 1980'den sonra sökülüp atılmıştır. Bu "eşsizleştirme'nin tek istisnası İsmet İnönü'nün kabri olmuştur.
Sayfa 362 - Yazar YayınlarıKitabı okudu
İsmet İnönü, Birinci Cumhurbaşkanını (Mustafa Kemal'i) Allah ve Peygamber üstü bir konuma getirmiştir ama bunda samimi değildir (s. 129). Şairin "milletsiz ve milliyetsiz Milliyet gazetesi" olarak nitelendirdiği Milliyet gazetesinde Fakir Baykurt'un Cüce Muhammed adlı romanının reklamının büyük puntolarla yer alması... Hatta daha önceden Hz. Muhammed için "donsuz bedevi" gibi bir hakaretin yapılması... Yaşar Nabi ise Hz. Muhammed'den "baldırı çıplak çöl bedevisi şeklinde bahsetmiştir. (s. 206- 210)
Sayfa 97 - ŞABAN SAĞLIK / Necip Fazıl'ın "esmâ-ı nebi"siKitabı okudu
Reklam
Paronuyak olmak bu olsa gerek
Mustafa Kemal, ünlü nutkunu 1927 Arap alfabesi ile yazmıştır. Nutuk 1928'den sonra okunmaz oldu ancak. 1930'lu yıllarda ve birçok imla hatasıyla Latin alfabesine çevrildi. Bugün bile Kemalistler asıl nüshayla Latin alfabesi arasında farkla bulunduğunu söyler ve bu konuda birbirlerine yönelik ağır ithamlarda bulunurlar. Başka bir olay Mustafa Kemal ve İsmet İnönü ölünceye kadar "eski" yazıdan kopmamışlar, kendi yazılarını önce "eski" alfabeyle yazmışlar sonra katiplerine Emir vererek latin alfabesine çevirmişler
Sayfa 264Kitabı okudu
Allahıımmm
Atatürk ile İsmet İnönü'nün dostlukları hep sürdü. İnönü, ölümüne kadar Atatürk'e içten duygularla bağlı kaldı. Başkomutanlık-Atatürk arşivindeki şu iki mektup bu yakınlığı kanıtlıyor. Atatürk'ten İnönü'ye 6.8.1933 : «Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine; İsmet; sen büyük adamsın. Hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış; ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylersem, inanır mısın? Bu duygularımı sonrada değil, kimsenin yanında değil, ya­tak odama çekildikten sonra mahremimde yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni! Buna cevap istemez. Gözlerinden öperim. İnönü'den Atatürk'e 5.10.1938 : «Sevgili Atatürk ; sevgili velinimetim; Muhterem Celal Bayar bana sizin selâmınızı getirdi. Çok sevindim. Bir soğuk algınlığından yatakta ızdırap çekerken sizden lütufkâr ve şefkatli bir haber bana ihya edici bir ilaç gibi geldi. Yüreğimin ta içinden bütün muhabbet hislerim sızladı. Bütün ömrümün en aziz hatırasını teşkil eden hadiseler hafızamda canlandı. Aziz varlığınız düşüncelerimin alicenap timsalidir. Sizin biran evvel afiyet bulmanız yegane ve sami­mi dileğimdir. Sizi kudret ve sıhhatte ve şan ve şerefle aramızda görmek ümidi her zamankinden sağlamdır. İki mübarek elinizden, sevgill ve can verici yüzünüzden doymadan binlerce öperim, sevgili Atatürk, büyük Atatürk, velinimetim Atatürk. Tazim ile.
Sayfa 191Kitabı okudu
Başarısız Talat Aydemir darbesine karşın İsmet İnönü:
"Ordu ile oynamaya gelmez. Eğer elinde silah tutan yüksek tahsil yapmış ordu ile, fazla oynarsanız huzursuzluklar memleketi bir baştan sona sarabilir. Onun için biz zincire yeni halkalar ekleme­ den zincirin o halkasını koparıp attık.
HÜSAMETTİN ÇELEBİ: Paşam, elli yıldan beri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndesiniz ve bu bakımdan teksiniz, Türk tarihinde. Bu elli yıl içinde Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküş dönemi var. Türk milletinin yeniden kurtulma için mücadele dönemi var. Ve siz bu mücadelenin ön saflarında bulundunuz. Bu olaydan sizce daha önemli tesirinde
27 Mayıs sürecinden sonra MBK üyesi olan Şefik Soyuyüce'den aktarılabilir. Nazlı Ilıcak'ın "27 Mayıs Yargılanıyor" başlıklı kitabında Soyuyüce; "1944'lerde yeni subay çıktığım senelerde Halk Partisi aleyhine bir ihtilal hazırlanıyordu ve biz de onun içine girdik. Aramızda, birçoğu şimdi emekli olan yüksek rütbeli subaylar da vardı" sözlerini sarf ede­rek o dönemde "gizli bir ihtilal" teşkilatının mevcudiyetini ifade etmiştir. Soyuyüce, gazetecinin kendisine "peki, o tarihlerde niçin bir ihtilal yapılmadı" sorusuna cevap olarak İsmet İnönü'nün, çok partili hayata dönüşün olacağını ilan ettiği 19 Mayıs 1945 nutkunun "yeni bir ümit" doğurduğunu ve bundan ötürü ihtilal teşebbüsünün ger­çekleşmediğini belirtmiştir.
282 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.