Fahrenheit 451 isimli kitabından bildiğim bir yazar olan Ray Bradbury'nin başka kitaplarını da okumayı istiyordum. En yakın dostum Resimli Adam'ı hediye ettiğinde gidişat belli olmuştu. Öykü kitabı olduğu için bir süre arada kaldım. Kısa öyküler, üzerinde düşünecek birçok olay örgüsü demekti. Devamını defalarca kurgulayacaktım. Aklımda kalacaktı hep. Ya beğenmezsem? Sıkıcı gelirse? Korktum, gerçekten. Ve sonra kitaba başladım. Her biri birbirinden mükemmel öyküler.. Hepsi tek bir olaya bağlanmış. Hepsi gelecekte, teknolojinin hüküm sürdüğü bambaşka alemlerde geçiyor. İyi ve kötü, olumlu ve olumsuz, açısıyla, mutluluğuyla, kafaya düşen damlaların hissettirdiği delilikle okudum hepsini... Yaşadım aslında kitabı. Yaşattı kendini. Geleceğe umutla bakan birisi olamadım hiç. Bu yüzden öykülerin benim iç dünyama uygun olduğunu söyleyebilirim. Belki de bu yüzden çok sevdim, bilmiyorum. Ama bayıldım. Çok güzel öykülerdi. Ve bir noktada haklı çıktım; her bir öykünün devamını merak edip kendi kendime kurgulama konusunda. Hatta her birini kendimce kurgulayıp yazmayı bile düşünüyorum :) Sonuç olarak, istikbal göklerdedir.