Bu itaatsizlik üzerine Tanrı onları cezalandırır. Kadın kocasına karşı cinsel istek duyacak ve çocuk doğururken acı çekecektir, erkekse çalışma cezasına çarptırılır.
.
Kitap üzerinden Ülkenin en büyük "sorununa" değineceğim; türk-kürt çatışması. Bazıları kitabın ezen-ezilen ilişkisini anlattığını söyleseler haklıdırlar ama göreceğiniz üzere anlatılan tamamen türkler ve kürtler arasındaki çatışmadır.
Kimisi için acı gelecek bir gerçekle başlayayım, Türkiyede türklük ideolojidir, etnik değil. Türkiyede
Ay Sarayı Paul Auster'ın 1989'da yayınladığı 4'üncü (Farklı isimde çıkardığı bir kitabı daha vardı hatırlarsınız) kitabı. Hayatını anlattığı kitap dışında ,
Aslında, atom bombasını insan yarattı; bu, insan zekâsının en büyük başarılarından biridir. Fakat kendi yaratımı üzerindeki hâkimiyetini kaybetmiş durumdadır. Bomba onun efendisi, kendi yaratımının güçleri onun en tehlikeli düşmanı haline gelmiştir.
Üç çeşit tiran vardır. Kötü prenslerden bahsediyorum. Kimisi halkın seçimiyle, kimisi silahların gücüyle ve kimisi de verasetle ülkeye sahip olanlardır.
Savaş hakkıyla ülkeyi ele geçirenler, bilindiği üzere ve haklı olarak söylendiği gibi, o ülkeye fethedilmiş ülke olarak davranırlar.
Kral doğanlar genelde en iyileri olmaz; tiranlığın ortasında doğmuş beslenmiş olduklarından dolayı tiranlığın doğal sütünü emerler, onlara boyun eğmiş halkları miras aldıkları toprak köleleri olarak görürler; cimri veya müsrif, en yatkın oldukları eğilime göre, kendi miraslarını kullanır gibi krallığı kullanırlar.
Oyunu halktan alana gelince, onun daha tahammül edilir olması gerekir gibi görünür ve bu kadar yükseklere, herkesin üstüne yükseldiğini gördüğünde, adına büyüklük denilen bilmem neyle şımararak, sanırım bir daha oradan inmeme kararını alır.
Halkın kendisine emanet ettiği gücü neredeyse her zaman çocuklarına aktarılması gereken bir güç olarak görür. Böylece kendisi ve çocuklarının bu uğursuz düşünceyi tasarladıkları andan itibaren kötü eğilim ve gaddarlık noktasında bütün diğer tiranları nasıl geçtiklerini görmek tuhaftır.
Yeni tiranlıklarını sağlamlaştırmak için kulluğu çoğaltmaktan ve hatırası ne kadar yakın olsa da, tez zamanda hafızalarından tamamen silinecek kadar kullarının zihnini özgürlük fikrinden uzaklaştırmaktan daha iyi bir yöntem bulamazlar. Böylece gerçeği söylemek gerekirse, bu tiranlar arasında birkaç farklılık görüyorum, ama yapılacak bir seçim göremiyorum.
Okurken aşırı derecede etkileneceğiniz; hüzün, öfke, mutluluk gibi pek çok zıt duyguyu size derinden hissettirecek, elinizden bırakamayacağınız gerçek bir başarı öyküsü. Çok büyük gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki uzun zamandır bu kadar etkilendiğim, bu kadar içine girdiğim bir roman okumamıştım. Tara ile mutlu oldum, Tara ile ağladım, bütün o
*Walt Whitman eşcinseldi. En büyük aşkı ABD Başkanı Abraham Lincoln’dü. Şiir yazmadığı veya Abraham Lincoln’e duyduğu aşkı anlatmadığı zamanlarda banyo küvetinde içki içerek bağıra bağıra şarkılar söylerdi.
*Shakespeare yazdıklarından kazandığından daha fazla geliri tefecilik yaparak kazanıyordu.
*Karanlık hikâyelerin ustası Edgar Allan Poe‘nun