Bir şeyi öğrenmek gerek,hala çok yoğrulabilir olan aklına şunu yerleştirir: İnsan yalnızlıktan dehşet duyar.Bütün yalnızlık türleri arasında en korkuncu manevi yalnızlıktır. İlk keşişler tanrıyı yaşardı, en kalabalık dünyada, ruhların arasında yaşarlardı.İnsanın ilk düşüncesi, cüzzamlı da olsa, mahkum da olsa günahkar da olsa, yatalak da olsa, şudur:kendine bir kader ortağı bulmak. Hayatın kendisi olan bu gereksinimi doyurmak için bütün gücünü, erkini, hayat enerjisini kullanır. Bu itici güç olmasa, iblis kendine arkadaş bulabilir miydi? bu konuda bir destan yazılabilir,bu da kayıp cennetin girişi olur; çünkü kayıp cennet başkaldırının savunmasından başka bir şey değildir.
_Evrimsel Psikoloji_
_Beynimiz evrimleşiyor. Artık, mağara adamları gibi kadınların başına vurup saçlarından sürüklemek yerine kulaklarına güzel saçmalıklar, boş şeyler fısıldıyoruz. Çağ’a uyum sağlayamayan medeniyetsizler ise doğal seçilimle elenmeye başlıyor.
_Evrimsel psikoloji, insanın sinir sisteminin doğurduğu davranışların evrimsel
Selam kitap dostlarım.yeni bir gün yeni umutlar getirsin size.
Canparem in hediyesi güzel bir kitapla geldim.
#karlıdağınaşıkları
@sevimresat34
Canparem sürekli kız oku diyordu sallamıyodumay bir başladım Allah im gerçekten güzel bir kitapmış.keşke dedim şu kadın i dinleseymisim önceden.bacım sakal bırak
Evet okuduğum kitap aşk ama öyle güzel bir aşkla birlikte savaş,özgürlük uğruna çekilenler,soyluluk,kölelik anlatılmış ki.
Birazcık bahsedeyim çünkü mavim uzun yorum yapınca kızıyor bana( aynı saatte arayacağım yine)
1850 li yılların Kafkasya sinda,farklı sosyal sınıflara ait iki genç.
Albina soylu bir ailenin kızıdır ,Jan ise köle sınıfına mensup asi bir genç.mevcut sistemde var olan bütün koşullar onların biraraya gelmelerini imkansız kılar .Jan köle olarak yaşayamayacağı bir aşkı geride bırakır,özgürlük vaat eden Kafkas savaslarina katılır.
Özgür olup sevdiği kadınla evlenmek için her şeyi yapar.
Albina ise savaşta öldüğünü sandığı Jan i kalbine gömer,kendi sınıfına mensup biriyle evlenmek zorunda kalır.
Ancak bakın burası önemli bu sevdanın sonu farklıdır .ilahi bir güç onları korur kollar,oyleki zorlu kader bile dize gelir.
Daha ne denir ki.son olarak her dönemde olmuş ve hala olmaya devam eden ayrımcılığın,sınıf farkının son bulması umuduyla diyeyim.Hepimiz sonuçta insanız yalnız vicdanı olanlardan bahsediyorum ons göre.Hadi ya gidin artık
Dostça ,sağlıcakla ve insanca kalalım.
❤sen gittiğinden beri dağ golleri gibi suskun kaldım.konuşsam da kelimelerim toz zerreleri gibi dağılıyor.ışığı,renkleri,kelebekleri,çiçekleri,her şeyi beraberinde götürdün,artık hiçbirini göremiyorum.
'Neyi seversen, o olursun. Sevgi simyadır. Asla yanlış şeyi sevme çünkü seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni daha yükseklere, doruklara çıkarabilecek bir şeyi sev. Senin ötende bir şeyi sev.'
Cümleten merhaba
Unutmadan buraya okkalı bi başlangıç noktası koyuyorum
Ki daha sonra dönüp baktığımızda evin yolunu bulabilelim
Başkasını bilmem ama ben nerde olursam olayım
Oradan uzakları severim
Kaybolmaya meyilliyim
Hemen her yere gidebilir ve hiçbir yere dönmeyebilirim
Zaten ucu açık bi boşluktaki
Beş yüz milyar galaksiden yalnızca birinde
Hem rûhunu, hem de bedenini Holokosttan kurtarmış bir nörolog-psikiyatr olan Frankl, vâroluşcu psikolojinin bir şekli olan ve "Psikoterapinin Üçüncü Viyana Okulu" olarak anılan ~Logoterapi~nin kurucusudur. (1-Freudcu/2- Adlerci)
Dr. Frankl, insanlık dışı toplama kamplarında uzun süre kalan bir tutuklu olarak, kendini çıplak vâroluşa
İnsanın kendisine zarar getirecek olanın ne olduğunu bilmeden olur olmadık her şeyi merak etmesi, öğrenmek istemesi ve sonra acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalması güzel bir şekilde aktarılmıştır. Her ne kadar merak ettiğimiz bir durum da olsa öğrenmemiz istenmiyorsa, o şeye daha temkinli yaklaşmalıyız. Bence hakkında bilgimiz olmayan şeylerin
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Thomas Carlyle şöyle der: : "İnsanın talihsizliğinin kaynağı kendi büyüklüğündedir.Çünkü içinde sınırsız bir şey vardır ve kendini sınırlı olanın içine tamamen gömmeyi başaramaz."
Günah kelimesi kök olarak "unutkanlık"demektir.Bizim anladığımız bir günahla hiç ilgisi yoktur. Kendini unutmak tek günahtır ve kendini hatırlamak tek erdemdir.
Martı Jonathan Livingston, Richard Bach’ın 1970 yılında yazdığı ve Epsilon Yayınları’ndan 2015 yılında çıkan 147 sayfalık bir kitaptır. Kitap, diğer martılardan farklı olarak uçmayı bir sanat olarak gören ve kendini geliştirmek için çabalayan Martı Jonathan Livingston’ın maceralarını anlatır. Kitap, bana özgürlük, mükemmellik ve hayallerin peşinden gitmek gibi kavramları felsefi bir bakış açısıyla sunuyor. Kitabın akıcı dili, ilham verici hikayesi ve güzel resimleri beğendiğim yönleriydi.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli