İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
boşuna bekledim;
…
kiraz çiçekleri devşirmeni saçlarımdan
nergislerin boy vermesini bakışlarında
küçük zamanlara büyük tarihler atmanı
…
bütün gücün güçsüzlüğündendi oysa
şimdi düşünüyorum da…
aşk: var hükmünde bir yok..
Şiirin ses ölçümü içgüdüsel, sezgisel yoklamalarla değil, eksiksiz bir bilinçle, uzun deneyimlerden elde edilmiş bilgi birikimiyle sağlanabilir ancak. Bu yüzden de, her hangi bir şiiri hakkını vere vere çevirmeye kalkışacak kişinin "kendilerini söyleyiş ahlakına adamışlar tarikatı"nın üyesi olması gerekir. Baudelaire şöyle diyor:
Deniz manzaralı bir masa, daha ne olsunlu bir düşünce içerisinde seyre durmuştu o sırada sahilde olan biteni. Bir silsile halinde fikrine hücum eden düşünceleri kovmak isterken kendini yeni yeni düşüncelere itiyordu. Kimbilir kaç vakittir o masada oturuyordu ya da bu içtiği kaçıncı çaydı kendisi de bilmiyordu. Sanki ruhu bir boşluktan diğer
Hapsolduğumuz hayatların kirli pencerelerinden izliyoruz dışarıdaki güzellikleri... Görüyorsun o rengarenk çiçekleri ama bir türlü koklayamıyorsun. Elini uzatıyorsun da dokunamıyorsun kadife yapraklara. Bir hayat var dışarıda biliyorsun ama yaşayamıyorsun...