Kate ve Tully’nin dostluğu. Başta size ilham veren, içinizi ısıtan sonrasında sizi sinir krizi geçirten ve buna nasıl izin verirsin dedirten ama en sonunda sizin kalbinizi kırıp her şeye rağmen devam eden bir dostluk.
Gerçekten de son nefesine kadar dost kaldılar. Tully’nin bencilliği beni çıldırtsa da Kate hasta olduğunda her şeye rağmen onu aradı ve yanında olmasını istedi. Nasıl istemesin ki? Otuz yıldan uzun bir dostluk. Tully annesi tarafından istenmeyen yapayalnız bir kızken Kate ve ailesi ona bir aile, annesi anne babası baba oluyor. Üstelik Tully’a bir hayal bir amaç edindiren gene Kate’in annesi oluyor ki, o hayal için ne yaparsam mübahtır diyerek yaşıyor hayatını Tully. Bir gün çok ünlü çok
zengin bir televizyoncu oluyor ama en son yaptığı şey, Kate ile kızı Marah’ya kurduğu tuzak -ki Marah beni kanser etti kitap boyunca, sonunda da annesini ediyor da neyse- benim kalbimi çok kırdı. Ona rağmen Kate gene ona gitti çünkü son günleriydi. Johnny ise çok ayrı bir olay ki, Kate gene eskiden Tully’u istemesine rağmen onunla evlendi çünkü aşık olmuştu. Uzaktan bakınca Kate’e çok kızdım, aptal dedim, kabullenemedim ama yaşarken böyle olmuyor. Ama ne olursa olsun bir yakın dostlukta kıskançlık olursa çok zor bir ilişki olur. En azından çok yakın arkadaşa sahip ben, bu konu da rahatsız oldum. Kalemi harika ve akıcı, sonunda sizi gerçekten ağlatan ve gene de her şeye rağmen seveceğiniz bir kitap. Her yönden bir şeyler görüyorsunuz, çocukları için hayatından vazgeçen bir kadın ve kariyeri için aile kurma şansından vazgeçen diğer kadın tam bir örnek.
EVLİLİK ÜZERİNE
200.000 Yıldır Çözülemeyen Problem
Evlilik, en genel tabiriyle, kanun karşısında dinen ve kültürel adetlere uygun biçimde yuva kurmak isteyen kişilerin birleşmesidir.
Elimize ulaşan kanıtlara göre bilinen ilk evlilik milattan önce 2350’li yıllara kadar uzanır.
Şahsi tahminim ise boşanmalarında aynı tarihte bulunduğu hatta belki
Friedrich Nietzsche
Sevgili Lou,
İşte evlenmemizin gerekliliği konusunda inandığım on sebep:
1. Sana iki kez teklif ettiğimi ve senin her seferinde reddettiğini biliyorum, ama üçüncü defanın çekiciliğini inkar edemem.
2. Sen ilk kadın psikanalistsin ve buna çok saygı duyuyorum.
3. Freud ile iyi anlaşıyorsun, diğer arkadaşlarımla da çok iyi anlaşacağına eminim.
4. Kadınların erotik doğaları ve cinsel farklılığın ekonomiden daha derin bir şekilde nasıl çalıştığına dair yazıları seviyorsun. Ben de çok ilgiliyim ve erotik olan her şeyden haz alırım.
5. İkimiz de büyük birer Ibsen hayranıyız.
6. Her zaman güzel kokuyorsun.
7. Çocuksu merakını ve pütürlü cildini seviyorum.
8. İkimiz de aklı eleştirmek ve nesnel gerçeği reddetmek için bir tutku paylaşıyoruz.
9. Yalnızım.
Küçük Prensle ilgili kurguladığım bazı şeyleri paylaşmak istiyorum sizinle . Küçük Prens aslında psikolojik anlamda sorunları olan biri gibi hissediyorum bazen . Bana
çok sevgi dolu masum bir çocukmuş da ailesi tarafından ihmal edilip günlerce odada yalnız ve aç bırakılarak büyütülmüş , bu nedenle de hastalıklı bir karaktere sahip yetişkin
Küçük Prensle ilgili kurguladığım bazı şeyleri paylaşmak istiyorum sizinle . Küçük Prens aslında psikolojik anlamda sorunları olan biri gibi hissediyorum bazen . Bana
çok sevgi dolu masum bir çocukmuş da ailesi tarafından ihmal edilip günlerce odada yalnız ve aç bırakılarak büyütülmüş , bu nedenle de hastalıklı bir karaktere sahip yetişkin
Onu kendine âşık et, zaafı haline gel, sonra da işini bitir.
Kaderi buydu.
Kıvılcımdaki bir gölge, alevdeki bir ışık tendeki ateşe dönüşecek.
Lasania halkı artık çürümenin son noktasına gelmek üzereydi. Topraklar kurumuş ve verim gücünü kaybetmişti bir sona yaklaşıyorlardı bazıları intihara kadar gidiyordu. Çürümenin son bulması İçin Ölüm
Tanzimat Edebiyatı’nda genellikle sözlük çalışmaları yapan
Şemseddin Sami edebiyatımıza ilk telif /yerli roman olma özelliğini kazandıran kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Kitap bu dönemde Hadika gazetesinde tefrika edilmiş sonradan kitap şeklinde basılmıştır. Teknik yönü zayıf olan kitap yazarın benimsediği romantizmin akımıyla zenginleşmiştir.
Eserin
GEÇMİŞE YOLCULUK / STEFAN ZWEIG
Gene dersler, ağır kitaplar, düzenli gurup okumaları arasında sıkışmışken bir kaçamak yaptım. Kendime, kafa dağıtmaya, dinlenmek için araya bir Zweig kitabı sıkıştırıverdim. Bu seferki kitabın adı 'Geçmişe Yolculuk'.
Geçmişe Yolculuk, yazar yaşarken basılmamış. Zweig'in 1942 yılındaki
#NataliaGinzburg ‘dan okuduğum ikinci kitap #İşteBöyleOldu kitabını biraz kıyaslama yapmadan geçemeyeceğim. Kente Giden Yol kitabında olduğu gibi içi kararmış ve göz göre göre kendine yazık eden bir kadın kahramanımız var. Aynı zamanda Kırmızı Pazartesi kitabında olduğu gibi kitabın sonu başından belli. “Alnının tam ortasına ateş ettim.” diyor ve