Tutku bizi nereye götürüyor? Bazen delirme noktasına kadar. İşte Stefan Zweig'in bu sefer bizi getirdiği yer burası.
Aniden, hiçbir uyarıda bulunmadan bizi yakalıyor. Bize her şeyi yaptırıyor. Bu, yoluna çıkan her şeyi yok eden ve bizi düşüncesiz eylemlere iten, her şeyi tüketen bir tutku, bu öfkedir. Deliliğin darbesi geçince geriye dönüp mantık dışı eylemlerimize bakarız ve elimizde yalnızca bizi bitkinliğe kadar kemiren pişmanlık kalır.
Stefan Zweig bir kez daha talihsiz kahramanının duygularını ustaca ve başarılı bir şekilde anlatıyor. Ne yazık ki, kendisinin doktor olması ve güzel bir kadının istediği kürtajı yapmayı reddetmesi dışında adı ve soyadı bilinmiyor.
Gece yarısı oldu doktor. Vertigo nefret, tutku ve görev arasında tereddüt eder.
Başka bir psikanaliz için Stefan Zweig'in kanepesinde. Oraya gidiyorum.