O halde 'ilk insan gibi', ya da 'Son Peygamber' gibi yerimizden doğrulalım,
kalkalım, bize hiç yoktan verilmiş olan ve bizden mutlaka alınacak olan bu
hayatı Allah razı olsun diye değerli kılalım, vahye uyduralım...
Bırak sökük kalsın rüzgâr, bu zırdeli düşün içinde
gerçeğin ne anlamı var.
Biz bu zırdeli düşün içinde kavrulmuş kurumuş iki fıstık gibi
Yatalım uyuyalım uyanalım kalkalım
Değil mi ki, bir yere kilitlenmiş
Bir küçük iyiliktir aşk,
Değil mi ki, billurdan bir yalan dünya
Bırak ersin o tamama
Gel bak tepeden bir nehir manzarası
göstereceğim sana.
‘’Mesela ben isterdim eve bir kilo hamsi alıp geleyim. Nurten birkaç meze yapsın. Meze de yapmasın be , peynir kavun keselim. O balıkları pişirsin, ben salata yapayım. Çok değil birer kadeh koyalım, içelim. Hadi tamam o içmesin isterse ben içeyim o yanımda otursun. Televizyonda Samime Sanay olsun.. ‘’Söyleme Bilmesinler…’’ diye başlasın şarkıya. Nurten eşlik etsin. Masanın altından ayakları ayaklarıma değsin, üşümüş olsun. Kalkıp sandalyesini yanıma çeksin, başını omzuma yaslasın. Samime Sanay ‘’Hiç kimse dolduramaz kalbimdeki yerini’’ derken eğilip saçlarını öpeyim. Doymadan kalkalım sofradan, elimizi bile yıkamayalım, silelim yeter. Tutayım kolundan Nurten’in, hadi diyeyim gel… Ayaklarını öpeyim yatakta, kısa bacağının ayağını daha çok..’’
Dedem gelsin sonra. Akşam oldu hey, diye gürlesin. Beni görünce dinginlesin. Hemen ellerine atılalım. Opelim. Sút mù bu kokan? Tarladaki başağın özü mü yoksa? Köy sinmiş süveterine. Sarıldıkça. Buram buram. Bütün sev- diklerin gelsin. Hepsine doy. Doyalım da kalkalım sofradan. O gün olduğu gibi. Gece orada kalalım. Sohbet, muhabbet. Çocukluğun dökülsün çocukluğuma. Gün ağarınca dönecek olalım, ninemle dedem bize bakıp içlensinler. Yine gelin, açmayın arayı böyle, desinler. Ninemin elinde bir sepet kızılcık. Sana uzatsın. Şerbet yapasın kuzuma. Şerbet yapasın...
Bırak sökük kalsın rüzgâr, bu zırdeli düşün içinde
gerçeğin ne anlamı var.
Biz bu zırdeli düşün içinde kavrulmuş kurumuş iki fıstık gibi
Yatalım uyuyalım uyanalım kalkalım
Değil mi ki, bir yere kilitlenmiş
Bir küçük iyiliktir aşk,
Değil mi ki, billurdan bir yalan dünya
Bırak ersin o tamama
Gel bak tepeden bir nehir manzarası göstereceğim sana.
"İtoğluiti bıraktılar dışarı. Bütün komünistleri saldılar ortalığa, bütün şeyleri... Git bana buranın sahibini çağır!"
Garson çekildi. Adam ayağa kalktı, Yavuz'un masasından
duyulacak biçimde bağırmaya başladı:
"Bu komünistin ne işi var lan burada? Niye soktunuz bunu benim olduğum yere? Bu aktör filan değil lan, vatan
Uyanalım kalkalım..
Değil mi ki, bir yere kilitlenmiş.
Bir küçük iyiliktir aşk,
Değil mi ki, billurdan bir yalan dünya,
Bırak ersin o tamama.
Gel bak tepeden bir nehir manzarası
göstereceğim sana..
Mental Floss sitesi, şu an-temkinli bir tahminle- 134.021.523 kitap olduğunu hesaplamış ama bu 2016 ortalarındaki rakam. Artık buna milyonlarca kitap daha eklenmiş durumda.
Hayat sanmıştım meğer bir bozgun
Derdimi yokladım halinden memnun,
İstersen gidelim nereye dersen
Uykudan uzaksın geceden yakın,
Gözleri vardır kapanmaz aşkın,
Unutmak ne demek, nasıl anlamsız
Özenle baktığım sen kaldın yalnız,
Dilersen kalkalım bugün buradan
Dağlardan derindir göklerin senin,
Yansam da ayrılmam güzel yanından.
Hadi kalkalım
hadi okuyalım bildiğimiz tüm duaları
Kentleri, köyleri, yedi iklimi, dört bucağı,
insanların tarihini, coğrafyasını, aritmetiğini...
Öğrenmeden önce
yazgısını öğrenelim insanların.
Hadi kalk bakalım
öğrenciliğe başlayalım...
EUTHYPHRON - Aklımda olanları sana bir türlü an- latamıyorum Sokrates. Sohbetimiz konu etrafında dönüp dolaştığı hâlde nereye yerleştirmeye kalkarsak kalkalım yerinde durmuyor.