NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir!
Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
241122
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz" Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O
Cemal Süreya'nın
"Nasıl bir his biliyor musun ?
Oda geniş ama sığamıyorsun,
Bak kapı orda ama çıkamıyorsun,
Pencere açık ama nefes alamıyorsun."
Dediği yerde olanlara selam olsun
Bundan tam 38 gün önceydi...
Sürekli çevremde gördüğüm için popüler kültürün bir yansıması olarak düşündüğüm Cemal Süreya'nın ilk kitabı olan Üvercinka'yı okumak istedim.
Kitabı aldım ve okudum.
Cemal Süreya ile tanışmamız böyle oldu.
Büyük bir keyifle okuyup aynı keyfi alamadığım bir kitap oldu benim için. Neredeyse hiç etkilenmedim.
SEVMEDİM.
Söze neden 10 üzerinden 1 puanı uygun gördüğümle başlamak, sanırım en iyisi olacak. Bu puan, yazarın tabi ki yeteneğine değil, çünkü bu zaten komik olur. Bu puan, bu kitabın bana ne kadar hitap ettiğine verildi, yani hiç ETMEDİ.
Beni rahatsız eden hususları sonlara doğru değinmek üzere bir kenara itip, kalan konularla ilgili birkaç
Merak ettiğim ve uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı, oldukça kısa ve akıcı yazılmış. Anlatılan aşk hikayesi fiziki bir aşktan ziyade bir metafor olarak "ilahi.." bir aşka yönelerek orda ölümsüzlüğü yakalaması ve ayrıca sürekli vurgu yapılan "dar kapı.." tanımlaması yönüyle sanki bizim geleneğimizde ki "vahdet-i vücud.." ve "tasavvuf.." düşüncelerini anımsattı. Dünyada yaşanması hele günümüzde böylesi aşkların olabilmesi ihtimali epey uzak gibi görünse de okuması keyifli bir kitap tavsiye ederim.
Dar KapıAndré Gide · Timaş Yayınları · 20212,876 okunma
Boş kaldığım zamanları değerlendirme konusunda kendime bazı alışkanlıklar geliştirdim bu aralar. Belgesel izliyorum ama öyle doğa evren değil kişi, edebiyat belgeselleri. Bazen Sabahattin Ali yi görmek istiyorum, adına yapılmış onlarca program arasından seçiyorum çağırıyorum evime, bazen (çoğu zaman) Yaşar Kemal, Ahmed Arif , Ahmet Hamdi
6 Şubat'ta neleri unutmamalıyız?
1- İnsanlar beton yığınları arasında hayat savaşı verirken telefonla onları dolandıranları.İhbar hatlarını gereksiz yere meşgul edenleri.
2- Bir günde gıda, battaniye ve tır kiralama fiyatlarını dört katına çıkaran fırsatçı işletmeleri.
3- Yardım kolisine gecelik, topuklu ayakkabı vb. koyanları.
4-
Bu sıralar kendimi sürekli depresyonda hissediyorum. Sürekli yalnız kalmak, kafamı yastığıma koyup kendimi hüzünlü şarkıların koynuna bırakmak istiyorum. Bardaktan boşanırcasına sırılsıklam, bilincini kaybedecek kadar sarhoş ve salya sümük ağlayacak kadar sulu göz olmak istiyorum. Neyin ağrısı, neyin sancısı veyahut neyin acısı bu? Beni böylesine
Cemal Süreya'nın🌼 “ Nasıl bir his biliyor musun ? Oda çok geniş ama sığamıyorsun, bak kapı orda ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun..” dediği yerdeyim...🌾
Cemal Süreya' nın “Nasıl bir his biliyor musun..? Oda çok geniş ama sığamıyorsun, bak kapı orda ama çıkamıyorsun, pencere açık ama nefes alamıyorsun..” dediği yerdeyim...