Gözlerden uzak, ıssız, sessiz bir ada düşünün. Siyaset yok, kavga yok, gürültü yok, rant yok, kapitalizm yok, faşizm yok. Herkes bu adada diğer canlılar ile birlikte huzurlu bir hayat sürdürmeye devam ededursun, adadaki bir evin satılığa çıkmasından sonra adaya yeni yerleşen Başkan denilen şahsiyetin, sözde adaya demokrasi ve düzen getireceğini beyan etmesi üzerine güzelim adanın nasıl yok olduğunun hikayesini okuyoruz bu kitapta. Ütopya bir kitap okumaya başlarken distopya okuduğunuzu anlıyorsunuz.
Ah bu Hiyerarşi, kendini diğerlerinden üstün görme güdüsü, işin içine bir de siyaset girince vay ki toplumun haline. Birinin nasıl biri olduğunu anlamak istiyorsanız ona yetki verin. Eğer değişmeye başlarsa gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır. Sözde kurallar getirip, isteklerini diğerlerine kabul ettirmeye çalışacaktır. Önce cehennemi gösterip sonra cenneti vaat edecektir.
Güçlünün, güçsüzün üzerinde nasıl hakimiyet kurduğuna tanık oluyoruz. Adada her şey demokratik bir düzenleme yoluyla halledilmeye çalışılırken politik ve kişisel ihtirasların verdiği zararlar da çarpıcı bir biçimde gösteriliyor.
Bu kitapta Medeniyet denilen canavarın tek dişi ile bizi kemirip nasıl tükettiğini anlıyoruz. Şuan ki toplum da bu medeniyet denilen tufanın etkisine kapılıp gidiyor.
Bu kitapta demokrasinin, özgürlük düşüncesini tam anlamıyla yansıtmadığını, önemli olan şeyin özgür düşüncenin dile getirilebilmesini, onu kullanabilmeyi anlatıyor.
Mutlaka okumanızı tavsiye ederim...
