Çin edebiyatından okuduğum ilk eser, yaşamakla yaşayamamak arasındaki ince çizgiye dair müthiş anlatım.Yazar kitabını “Mutlu Azınlığa” adamış,kitabın kapağındaki 6 siyah karalama bana Fugui’nin hayatındaki 6 önemli kişinin yaşamından kesit olarak göründü nedense. Adıyla taban tabana zıt denebilecek roman, böyle “Yaşamak” mı olur,dedirtecek bir hikayesi var.Her seferinde bundan kötüsü olmaz herhalde dedirtip daha kötüsünü yaşatan bir hayat.
Eser Çin’de köy köy gezip köylülerden dinlediği türküleri derleyen bir halkbilimcinin Fugui ile yollarının kesişmesi ve onun hayat hikayesini dinlemesiyle başlıyor ve roman boyunca Fugui bu derlemeciye hayatını anlatıyor.Derlemecinin romana müdahalesini sadece başta ve sonda görebiliyoruz bu yüzden oldukça akıcı,kesintiye uğramayan okuyucuyu canlı tutan bir eser.
Mao liderliği ve Çin Kültür Devrimi döneminde gerçekleşiyor olaylar,çok zengin bir ailesi olan Fugui’nin bu serveti kumarda ve hovardalıkta tüketmesi,gençliğinin hatalarını fakirlikle ödemesi (tabii bu ödemede Fugui yalnız değildir)kendi ekseninde söndürdüğü hayatlar,ailesini birer birer kaybedişi ve her birini kendisinin toprağa vermesi,yalnızlığı,pişmanlıklar, savaş,siyaset,yoksulluk,hastalık,ölüm,sakatlık neler yok ki.