Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünya
Bu dünyada bana herşey küçük basit,hatta çirkin görünüyor. Kalabalığın o yersiz, lüzumsuz neşelerine, kahkahalarına aldırma. Hepimiz kavruk hayatlar yaşıyoruz.
Sayfa 88 - Everest YayınlarıKitabı okudu
— 32’de Elazığ cezaevinde bir Memedimiz vardı bizim. Kara, kavruk oğlan. Sovyet sınırındaki bir karakolda askerlik yapmış. Sonra gelmiş memlekete; bir gün kahvede, “Rusların karakolları fena değildi, aç değildiler,” gibi bir söz etmiş. “Komünist oldun,” deyip bizim yanımıza tıktılar bunu. Beş vakit namazında. Cin gibi bir oğlan. “Okuman yazman var mı?” dedik. “Harfleri tanıyorum da birbirine vuramıyorum,” dedi. Okuyamıyordu. Epeyi kaldı bizimle... Bir gün “Ne vakit gözü açılacak, ne vakit gerçekleri görecek bu halk,” gibisine dertleşiyoruz. “Baba,” dedi, “bu millet de benim gibi, harfleri tanıyor da daha birbirine vuramıyor.”
Sayfa 99 - pKitabı okudu
Reklam
Sen muhteşem bir detaysın Altıok Metin
Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman İçinde dönenen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman  Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığına kondun Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman   Üzülme altıok metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman
Sayfa 279 - Zamanlı GazelKitabı okudu
Sesim güzel o yüzden canım şarkılar kalp ben :)
(...)Yetenekler her zaman birbiriyle bağıntılı ve oranlı biçimde verilmiyordu insanlara, kiminin gözleri çok keskin, kiminin kulağı çok duyarlı, kiminin sesi çok güzel oluyor, kimi öncelikle çok kıvrak bedeni, kimi çok becerili elleri, kimi yaratıcı kafası, kimi benzersiz düş gücüyle seçiliyor, kimi bedensel güzelliğiyle, kimi de kendisine yanıt yetiştirmekte güçlük çeken küçük ana baba aracındaki şu kavruk çocuk gibi olağanüstü bir konuşma yeteneğiyle göz kamaştırıyordu. Hepimizin durumu bu değildi kuşkusuz, çoklarımızın yetileri birbiriyle oranlıydı, ama, öyle görünüyordu ki, yetilerimiz dengelendiği oranda sıradanlaşıyor, biz de sıradan yetilerimizle “idare ediyor”, ağırlığı birine ya da birkaçına vererek yaşamda kendimize iyi kötü bir yol açıyorduk.
Cumhuriyet KitapKitabı okudu
Orada, geleceğin hiçbir önemi yoktu. Geçmişse yalnızca tek bir dersi içeriyordu: Sevgi, insana zarar veren bir hatadır; işbirlikçisi, yani umutsa tehlikeli bir yanılsama. Dolayısıyla, bu iki zehirli çiçek Meryem’in zihnindeki o kuru, kavruk arazide ne zaman sürgün vermeye yeltense, Meryem onları koparıp attı.
Sayfa 262Kitabı okudu
Aman yok! Sahip olduğunuz her şeyi istiyoruz. Elinizdeki her şeyi almadan muradımıza ermeyiz. İktidarın dizginlerine ve insanoğlunun kaderine biz hâkim olmak istiyoruz. Bakın şu ellerimize. Ne kadar güçlüler. Hükümetlerinizi, saraylarınızı, sürdüğünüz sefaları sizden alacağız. İşte o günden itibaren tarladaki köylü gibi, şehirdeki aç kalmış kavruk çırak gibi ekmeğinizi kazanmak için siz de çalışacaksınız.
Reklam
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara adlı yapıtından
“Toplumsal Yükümlülük Örgütü’nün (İçtimai Mükellefiyet Teşkilatı) kooperatif birimlerinde çalışan köylülerin, Ankara’da her pazar akşamında; kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu neşeli kalabalıklar halinde, şarkılar söyleyerek köylerine dönüşlerini izlemek, başlı başına bir zevkti. Artık aralarında eskiden olduğu gibi kirli paçavralara sarınmış, dilenci kıyafetinde, hasta, sakat, ve kavruk köylüler yoktu. Toplumsal Yükümlülük Örgütü’nün genç hekimleri, bunların yedikleri yemekleri ve yattıkları yerleri sürekli denetliyor, tümünü haftada bir kez muayene ediyordu...”
Sayfa 433
Bugünün genç sanat adamı, kavruk, içi boş, her türlü derinliğine seziş ve duyuştan yoksun, hiç bir düzene bağlı olmayan insandır; Lûgarcesi mart kendilerine bile kısır görünecek bir seviyededir. Birçok yazımda deştiğim bu azim dert Türk cemiyetinin Tanzimat'dan beri çüreye çüreye nihayet en büyük tefessühünü Cumhuriyet devresinde kaydettiğine acı bir misal teşkil eder.
Sayfa 62 - Büyük DoğuKitabı okudu
“Yüreğin terk edildiği dağlarda Kuşların bile kaçıp gittiği uçurumda Yüzüne gece dökülmüş bir kadın Göçebe rüZgarla yan yana ağlaşır. Öylesine durur gökte kavruk bir ay. Dağ göllerine yaşatır,kamaşır İshak kuşlarının hoyrat çığlığında Sabah suskunluğunu usul usul kaçırır,”
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.