". Gazze uzun zamandır bizi vicdana çağırıyor, içimizi allak bullak eden bir barbarlık karşısında yumruklarımızı sıkıyor, dilimizde öfke
sözcükleri biriktiriyoruz. Ne çare ki sözlerimiz de öfkemiz de barbarı durdurmaya yetmiyor.
Barbar, paramparça ettiği çocuk gövdelerinin üzerinden üstünlüğünün ve efendiliğinin tescil edilmesini istiyor. İnsanları topraksız bıraktı, şimdi toprağı insansız bırakmak istiyor. Sömürgecinin barbarca cürmü, diğer sömürgeci efendilerin sessizliğiyle tamamlanıyor.."
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerin diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi'nin
Anne veya babayı ya da çok eski bir arkadaşı kaybetmek çoğu kez geçmişi kaybetmektir: Ölen kişi çok eski dönemlerin değerli olaylarının yaşayan tek tanığı olabilir. Ama bir çocuğu kaybetmek geleceği kaybetmektir: Kaybedilen, kişinin yaşam projesinin ta kendisidir ne için yaşadığı, gelecekte kendini nasıl tasarladığı, ölümü aşmayı nasıl umut edebileceğidir (insanın çocuğu aslında onun ölümsüzlük projesidir). Bu durumda, mesleki dilde, anne babanın kaybı ”obje" kaybı (”obje” insanın iç dünyasının oluşumunda etkili bir rol oynamış olan kişidir) iken çocuğun kaybı ”proje" kaybıdır. (yaşamın yalnızca nedenini değil nasılını da ortaya koyan belli başlı, düzenleyici yaşam prensibinin kaybı) Bu durumda çocuk kaybının katlanılması en güç kayıp olmasına, birçok anne babanın beş yıl sonra hâlâ yas tutuyor olmasına, bazılarının hiçbir zaman kendilerine gelmemesine şaşmamak gerekir.
Oku beni Elanore
Gözlerime bak
Bir halk acısıyım ki
Narkozsuz ameliyat sızısı az kalır
Yüreğim deşiliyor, acım ağır
Bir cinayet mahallidir coğrafyam
Tüm dünya tanık
Tüm dünya kör, sessiz ve sağır
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu
Gözlerim yollarda bekler dururum
Nerde kardeşlerin diyordu bir ses
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin
Halkın içinde canını seven ve Moğolların satın aldığı tek tük adamlar vardı. Bu adamlar direnişi kırmak ve savunmayı zaafa uğratmak için herkesin içinde Ahi Evran'a:
"Kalenin önüne toplanmış olan Moğol askerlerini saymaya kalksak 10 günümüzü alır. Böylesine kalabalık ve güçlü bir orduya karşı, bir avuç insanla kazanacağımızı mı sanıyorsun? Teslim olursa bizi affederler." dediler.
Ahi Evran keskin bakışlarını Moğol ordusunun üzerine çevirdi ve bir süre konuşmadı. Daha sonra adamlara dönerek, gayet kendinden emin bir sesle konuştu.
"Haklı olan, Hak dava üzerine mücadele eden, doğru tarafta bulunan insanlar asla kaybetmezler. Ben bunu kazanç veya kayıp savaşı olarak görmüyorum. Biz safımızı belirlemekle zaten kazandık. Ölsek de kalsak da zafer bizimdir! Bizim mücadelemiz canı tende tutma mücadelesi değildir. Bizim mücadelemiz, bir avuç bile olsak, Moğol sürülerinin karşısına çıkılabileceğini göstererek, Anadolu insanına direniş ruhu kazandırma mücadelesidir. Nesillerimizin zalimlerin kölesi değil: onurlu, özgür insanlar olarak yaşayabilmelerinin mücadelesidir.
Moğol alçaklarına teslim olmaktan bahsediyorsunuz! Ben onlara teslim olmaktansa bin kez ölümü tercih ederim. Ölüm: zalimin inisiyatifindeki muammadan evladır! Çocuk, yaşlı, kadın demeden tecavüz eden, akıl almaz işkencelere tabi tutan, parçalara ayırarak onları öldüren, şehirleri dümdüz eden vahşi bir topluluk Kayseri halkına insaf edecek öyle mi? Bizim Allah'tan başka hiç kimsenin merhametine ihtiyacımız yok!"
Sayfa 367 - Kayseri'ye saldırmak üzere gelen Moğollar için tarafta değiştiren insanlarla Ahi Evran'ın sohbetinden..Kitabı okudu
...
Birden işitilmez olsun ayak seslerim;
Gölgem bir başka sokağa sapıversin;
Unutayım bir anda herşeyi,
Nerde oturduğumu,
Bir tuhaf âdem olduğumu Can adında.
Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetini,
Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma;
Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah,
ilk defa görmüş gibi dünyayı,
Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi,
Hatırlamam artık değil mi, dostlar,
Hatırlamam artık garipliğimi?
...
Peter kendini hiç hikâye anlatılmamış kayıp bir çocuk olarak tanımlar, bu yüzden büyüyememekte ve tıpkı diğerleri gibi, kendi hikâyelerinde barınmaktadır.