Hayber Savaşinda Kadinlar
Medine'de yerleşik bulunan üç Yahudi kabilesi ihanetlerinden dolayı Medine'den çıkarıldılar. Sürgüne giden Yahudi kabileler dindaşlarının bulunduğu Hayber'e yerleştiler.
Burada da rahat durmadılar. Fitne çıkardılar, Müslümanların kervanlarına saldırdılar. Işi daha ileri boyuta götürdüler, müşriklerle
Leyla ve Mecnun mesnevisinin erkek kahramanı Kays, eski zaman minyatürlerinde, çöle düştükten ve Mecnun olduktan sonra daima kucağında bir pars ve ceylanı sükünetle bir arada tutar hâlde gösterilir. Evrensel barışın sağlandığı andır bu.
Âmir b. Abdi Kays (rahmetullâhi aleyh) şöyle buyuruyor:
"Ben sahâbe-i kirâm'ın pek çoğundan işittim ki, îmânın ışığı ve nuru, tefekkür ve eşyayı incelemedir."
Sevginin çok olmasının alameti şudur: Sevgi, sevgili ile ilgili bulunan her şeye sirayet eder. Uzaktan olsa dahi sevgili ile münasebeti bulunan her şeye geçer. Bu bakımdan şiddetli bir şekilde herhangi bir insanı seven bir kimse, o insanın sevdiklerini de sever. Onun dostlarını dost edinir. Ona hizmet edeni sever. Dostunu öveni de sever. Dostunun rızasına koşanı da sever. (...)
Bu sırra binaendir ki âşık, sevgilisinin elbisesini yanında muhafaza eder ve onun tarafından bir hatıra olarak saklar. Onun evini, mahallesini ve komşusunu sever.
Mecnun (Kays) şöyle der:
"Ben bir memleketten geçiyorum ve Leyla'nın memleketi gibi o duvarı şu duvarı öpüyorum. Benim kalbimi sarhoş eden memleketin sevgisi değildir. Fakat o memlekette oturanın sevgisidir."
Çapkın gözlerini, utangaç bakirelerin kınalı ellerinden, aşk buseleri içmemiş susuz dudaklarına kaydırarak, şarap ve müennes hatıralar üzerine hiç duyulmamış şiirlerini okuyordu. Sözleri serabın tülleri gibi Şihar'ın mest olmuş develerini uysallaştırmıştı da kafilenin reisi de vazifesini unutup Kays kabilesinin reisini kızdırmak pahasına kızgın alnını Kutay pınarına uzatmış ve yaşlı kulaklarını onun genç şiirlerine açmıştı. «İşte o çapkın, kaşını bir kez bile indirmeden, uzun ince dudaklarındaki gülümseyişi silmeden, sanki meşin bir kından keskin bir kılıcı çeker gibi, bilinmezin kitabından duyulmamışın sözlerini sıyıran benim Tuleyle'mdir. Ve ben, hiç durmadan, ne sesi titreyip ne zihni yorulmadan, makamdan makama geçmeden, bir büyü gibi aşktan bahseden Tuleyle ile başlamak istiyorum.»
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle,
Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Değişim mantıkta ve sözde de kalmadı
Kays'ın bütün davranışlarına sızdı
Bir gün baktılar ki Kays en sıcak günde
Kat kat yün giysiler içinde
Ve bir gün kışın soğuğunda fırtınaların parladığı anda
İpince bir gömlek içinde tiril tiril titremede
Her durumuna da akla gelmez bir açıklama getirmede
Çoğalan bu haller Toplum'u zorladı
Kays'ın ondan sonra Mecnun oldu adı