Mustafa Kemal Sivas’ta iken bir Amerikalı general kendisiyle görüşmeye geldi. Lise binasında buluştular.
General:
- Ne yapmak istiyorsunuz? diye sordu.
- İstediğimiz memleketimizi düşman işgalinden ve istilasından kurtarmak, sonra da bağımsız, medeni bir Türk devleti kurarak insanca yaşamaktır.
- Bu istek hayal, gayretleriniz ise boşunadır. Müttefikiniz olan Almanya, Avusturya, Bulgaristan çökmüş, teslim olmuşlardır; memleketinin bir çok yerleri işgale uğramıştır. Ordunuz dağılmıştır. Silahlarınız alınmıştır. Bu şartlar altında yapmak istediğiniz şeyler ne askerliğe uyar ne de herhangi bir mantığa sığar. İnsanların intihar ettiklerini görüyoruz, ama milletlerin intihar ettikleri olmamıştır.
Mustafa Kemal atıldı:
- Evet generalim, dedikleriniz doğrudur. Böyle bir durumda yapmayı düşündüklerimiz, ne askerlik kaidelerine sığar ne de herhangi bir usule uyar. Fakat bütün bunlara rağmen vatanımızı kurtarıp hür ve medeni bir Türkiye devleti kurarak insan gibi yaşayacağız. Eğer başarılı olmazsak,(masanın üzerine elini koyup avucunu açarak) düşmanların avuçları içinde her gün birer parça can vermektense, tarihimize yaraşır şekilde dövüşerek ölmeyi tercih ederiz.
General:
- Ben her şeyi hesap etmiştim; fakat bunu hesap etmemiştim, diyerek ayağa kalktı; Mustafa Kemal’in elini sıktı ve alnından öpüp ayrıldı.
Çocukluk ne güzel... Çocuklar ne sevimli, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misiniz? İkiyüzlülük bilmemeleri, bütün istek ve duygularını, içlerinden geldiği gibi açıklamaları...
Her şeyden önce, ülkede, ulusun varlık ve iradesini ortaya çıkarmak ve bunu sarsılmaz bir biçimde, Milli Meclis'te temsil etmek gerekir. Bu da ülkede ulusal bir ülkü çevresinde, güçlü bir örgüt kurmak ve bu örgüte dayanan, Meclis'te bir grup bulundurmakla mümkündür. En etkili kişilerin amacı bu olmalıdır. Oysa, şimdiye kadar görüldüğüne göre, asıl olan bu yöne önem verilmeksizin, az çok kendinde yeterlilik görenler, hemen hükümete geçmek isteğine, hırsına kapılıyorlar. Bu gibi insanların kurduğu hükümetlerin dayanağı olarak, Meclis'te ulusal örgüte bağlı, kuvvetli bir grup olmayınca yalnız saltanat ve hilafet makamı kalıyor. Bu yüzden, ulusal meclisler, ulusal şeref ve gücü temsil edemiyor, ulusal istek ortaya konamıyor ve gerekleri yerine getirilmiyor.
Köy, en küçük taşı, suyu, damları, küçük çocukları, çiçekleri, arıları, dağları, kayaları, insanları, kuşlarıyla gözlerinin önündeydi. Burnuna tütüyordu. İçinde dayanılmaz bir istek duydu.
Sürekli mutlu olmak mümkün değildir, hatta istenir bir durum da değildir.Zira mutsuz yada rahatsız hissetmezsek etrafımızdaki sorunları düzeltmek için kendimizde bir istek ve güv bulamayız.
Birbirimizi anlamak yolunda duyduğumuz istek; birbirimizin yolunu kesmemek, birbirimizin kurallarına saygı duymak, gerektiğinde birbirimizin yolundan çekilmek tarzında bir nezaketle birleşmediğinde, daha fazla çatışmaya geçit verebiliyor.
— Orta Çağ’da cinsel istek belli kişilere karşı değil, toplum zümrelerin belli tiplerine karşı söz konusu olabilirdi.
— İlk Çağlarda, evlenmek bir kişisel mesele değil, bir toplumsal meseleydi.
Sayfa 139 - İthaki, 1.Baskı Nisan 2016Kitabı okudu
"Bir millette, özellikle bir milletin işbaşında bulunan yöneticilerinde, şahsi istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan daha üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur."