- "Kişisel gelişim sektöründe atılan sloganlara, verilen içi boş mesajlara bakınca insan bir şeyin çok iyi farkına varıyor... Bu sektörde ekmek yiyenlerin tek amacı insanlara eksiklerini, kusurlarını unutturmak olmuş. Yani bir nevi illüzyon yaşatarak mutluluk oyunu oynatmak... O zaman biz de illüzyonun perde arkasına bir bakalım!
Slogan 1 -
"İnsanfiller, insankarıncalara tıpkısını yapıyorlar, onların içlerindeki umudu çürütüyorlar." (syf.168)
Bu cümleyi okuduktan sonra, yazmak istediğim birkaç cümle olduğunun farkına vardım. Kitapla alakalı merak ettiğim başlıca sorular var aklımda. Yaşar Kemal'in okumuş olduğum ikinci kitabı ve ilkine nazaran bunu çok daha severek,
Artık göz önünden kaybolma vakti gelmiş olmalı. Lâkin etrafımda ki insanlar oldukça yorucular. Herkese kendimi unutturmak, kendini çok fazla önemseyen ve önemseten insanların aslında önemsiz olan hallerini uzaktan izlemekle geçmeli hayatım artık. Huzuru bulmak için çekilmeli insan kenara.
Vakti geldi gibi bana...
İLAHİ KOMEDYA / DANTE ALIGHIERI - İNCELEME
Bir eseri değerli kılan nedir? Daha doğrusu, klasikler neden okunmalıdır? Bu soruya tanımlarla cevap verebilir miyiz? Deneyebiliriz belki.
Onları okuyan ve seven için zenginlik oluşturan kitaplara klasik denir diyebiliriz. Tohumunu atıp eser olarak kendini unutturmak: İşte klasik eserler bu spesifik güce
Esselâmu aleyküm ve rahmetu’llâhi ve berekâtûhû..
﷽
Yine oğlum için aldığım ve ondan evvel okuduğum çok sevdiğim kitaplardan birinin yorumu ile geldim. Çocuk kategorisine ayrı bi sempatim olduğu doğrudur. Bunu da severek okudum. Çok eğlenceli, macera dolu, baştan sona kadar hem de :) eğlendirirken öğretiyor da tâbi.
Kitabın adı neden Ramazan
“Ben yalnızca senin için güzel olacaksam, sana beğendirmek için kendimi, olanları umursamayıp en güzel bakışımla geleceksem yatağına, sen bütün bunları unutturacaksan bana, unutturmak için hiç bakmayacaksan pencereden, o kısa unutma anından sonra, vücutlarımızın bize acı veren gerginliğini giderdikten sonra bu pencereyi kapatarak unuttuğumuz, dışında, uzağında kaldığımız dünya nasıl yabancımız olursa, öyle yabancı oluruz birbirimize. Bir kısa anın ardından ayrı yönlere giden trenlere bineriz. Ya da o trenlere bile yetişemeyip tükenmişin üstünde çoğalırız.”
Tedaviye gülüp geçen yaralarım var benim. En sevdiklerimin ellerinden nakış nakış bakışlarıma işlenmiş habersizce.
Kalabalıklar arasında neden kaybolduğumu sormayın bana, aslında tek isteğim insan selinin içinde kendimi unutturmak.
Anlasana! Takatim yok bir daha kendimi elevermeye, el üstünde tuttuklarımdan el muamelesi görmeye.
Etrafım hep benden bir parça.
Bak mesela karşımda dağ gibi dikilen şu hayal kırıklıklarını görüyor musun?
İşte onlar bana uykusuz gecelerimden hediye. Hangi birini def edebilirim, hangi birini silip atabilirim?
Yapamam!
Keşkelerimle defalarca yüzleşmem gerek benim, yıkılan hayallerimi karşıma alıp af dilemeliyim.
Neden mi?
Ruhumu enkaz altında bırakanla göz göze gelirse bu yürek, dayanamaz teslim olur, bilirim...
Zaafın varsa cellatına, kurbanlığın hakkını verir insan.
Belki bizi de özleyen biri vardır bir yerlerde. Tek sorun henüz tanışmamış olmamızdır.
Artık kimse benden bir fedakârlık daha beklemesin, ne bıraktılar ki benden geriye? Elimden gelen tek şey bu satırlar.
Vicdanın nasıl rahat bilmem ama gözyaşlarım iftiharla sunar...
Kimselerin adını bile bilmediği uzak bir taşra kasabasına yerleşip; kendimi unutturmak, geçmişimi unutturmak, her şeyi sonsuza dek unutturmak, yaşarken silinmek yeryüzünden...