Niçin başka güneş, başka toprak ararsın ki,
Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?
~Horatius
Bu kocaman dünyada, herkesin yaşadığı ortamda kendini yalnız hissetmesi...
Büyük evler, ayrı odalar, aynı evde yaşanılması halinde insanların birbirinden bağımsız kalması...
Teknoloji, internet, telefon, sosyal medya...
Filmler, diziler...
Hepsi bizi
Kendinizi kandırmayın , başkalarının da sizi kandırmasına izin vermeyin. Bir şeyler ters gittiğinde , korkmayın .Belanın üstüne gitmeyi öğrenin .Şanssızlığa uğradığınızda , pes etmeyin .Kuyruğu dik tutun ! Nasır bağlayın !
Kahve paketini açtım, üçü bir arada işte kahve-krema-şeker. Kum saatindeki kumlar gibi aktı bardağa. Zaman-mekan-insan üçü bir arada işte. Kum saatini ıskaladığımı düşündüm sonra, ilkokulda görmüştüm bir kere, sonra zaten tedavülden çoktan kalkmış bir banknot gibi kimse yüzüne bakmadı. Kumlarla aram iyi değil zaten, deniz ve kumsal hayatımın
'Ne dünya bu kadar hassasiyeti kaldırır, ne insanlar bu kadar inceliği ... Hakikat çok daha basittir, çok daha acımasız. Siz yaşça da başça da büyüksünüz benden. Söyledikleriniz benim için hem emirdir, hem de onları yerine getirmekten şeref duyarım. Ama bir an, sadece bir an bu genç arkadaşınıza kulak verirseniz kendinizi kandırmayın derim... Kötü, kötüdür Başkomserim. Suçluları anlamaya çalışmak tamam da merhamet göstermeyin lütfen. Çünkü kurbanlara haksızlık oluyor...'
Birisiyle hiç "Hiç evirip kıvırmadan" konuştunuz ve itiraflarda bulundunuz, ve aynı şekilde anlatan birisini "yargılamadan" sadece dinlediniz mi?
"Evet" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama buna rağmen bir daha düşünün, kendinizi ve beni kandırmayın derim...
Belki de aranızda "Bu asla mümkün değil" diyenler vardır. Buna da katılmıyorum...
Oyundaki isimsiz Kadın ve Erkek bunu deniyorlarsa da, başaramadıklarını itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Çünkü "Başımdan şu geçti" diye anlatırken bile, dinleyici olan muhatap daha sonra "Doğruyu söyle, aslında şöyle oldu, değil mi?" diye düzeltmek zorunda kalıyor. Yalanlar arasından doğruyu çekip çıkarmak, yani bir nevi doğruyu doğurtmak ve kişinin hakikati vaad ettiği üzere söylemesine sebep olmak zorunda kalıyor...
Dialoglar çok güzeldi. Yer yer kadını boğasım geldi başta. Ama aceleci davranmışım.
Kısa ama dolu dolu, eğlendirirken düşündüren harika bir eser. Avrupa'nın bu esere yabancı kalmasına hayıflandım ama dev aynasında kendinden başka birisine yer bırakmadığını bildiğim için, hiç şaşırmadım.
Okumama sebep olan değerli okuyucu arkadaşım
Hikayemiz, bir reklam şirketinde çalışan Nermin'le, ona beş günlüğüne misafirliğe gelen beş yaşındaki Tuğde'nin bu beş günlük zaman dilimini anlatıyor. Kitap Nermin'in ağzından anlatılıyor. Bu beş günlük süre içinde Nermin sürekli geçmişiyle, şimdi arasında gelip gidiyor. Bu kısa beş güne aklınıza gelebilecek iyi ve kötü tüm kadın
"Yalnızca: Kendinizi kandırmayın ve başkalarının da sizi kandırmasına izin vermeyin. Bir şeyler ters gittiğinde korkmayın. Belanın üstüne gitmeyi öğrenin. Şanssızlığa uğradığınızda, pes etmeyin. Kuyruğu dik tutun! Nasır bağlayın! "
Sosyalizmi düşündüğünüzde, kendinizi onun niteliği konusunda kandırmayın. “İnsan haklarına” karşı “mülkiyet hakları” diye bir ikircikliğin olmadığını hatırlayın. Mülkiyet hakları olmadan hiçbir insan hakkı olamaz. Maddi şeyler bireysel insanların aklı ve emeğiyle üretildiğinden ve bunlar, insanların hayatlarını idame ettirmeleri için zaruri olduklarından, üretici, emeğinin ürününe sahip olamadığı takdirde kendi hayatına da sahip olamayacaktır. Mülkiyet haklarını reddetmek, insanı devletin sahip olduğu bir mülkiyete dönüştürmek anlamına gelir. Başkaları tarafından üretilmiş bir serveti “yeniden dağıtma” “hakkı” iddiasında bulunan birisi, aynı zamanda insanoğlunu bir mal olarak görme “hakkı” iddiasında da bulunuyordur.
Her zaman geçmişten şikayet ederiz,
Ve;
Geleceğe karşı umutsuzca bakarız,
Şu an ne geçmiş var nede gelecek,
Sadece şimdi, bu an var,
Kendimizin şekillendireceği bir hayat var,
Hem de Şu an şimdi...