Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hendek Gazvesindeki Nebevî Mucize
Allah Rasulu bismillah dedi ve kazmayla sertçe vurdu. 1/3ü kırıldı. Allahu Ekber. Şam'ın anahtarları bana verildi, Vallahi! Ben kırmızı köşkllerini görüyorum. Sonra 2. Kez vurdu. Allahu Ekber. Bana Farisin anahtarları verildi. Ben Medaninin beyaz köşklerini görüyorum. 3. Kez vurdu. Bismillah! Kalan taşları kırdı. Bana Yemenin anahtarları verildi. Ben Sananın kapılarını görüyorum.
Ebu’l Hasan Nedvi
Ebu’l Hasan Nedvi
Aşk dediğiniz, “dostluk”, “arzu”, “tutku” veya Tanrı bilir başka hangi isim taşıyan beyaz veya siyah ya da altın sarısı veya pembemsi kablolardan ayırmak gereken kırmızı bir kablo değildir.
Reklam
Ben bir ölüyüm. Ben bir ölü. Bir ölü... Çırılçıplak edepsiz bir ölü. Taşlayın haydi! Değmez ruha dünya taşınız. Üstelik geç kaldınız.
“Hangisini istersiniz, beyaz mı kırmızı mı?”
Sayfa 202 - KoridorKitabı okuyor
127 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kitapta ki benzetmeler sizi derin bir tefekküre sürüklüyor. Yazar cümlelere "ey talib" diye başlıyor. Güzel bi tasavvufi havası vardı. Ölmeden önce ölmekten, ölümün renkleriyle boyanmaktan söz ediyor. Mesela kırmızı ölüm diyor, şehvetin ölümü. Hırs ve ihtirasların. Ikincisi beyaz ölüm, iştahın ölümü. Tokluğun tıkanmanın. Üçüncüsü yeşil ölüm, kıyafetin ölümü. Giyimden kuşamdan uzaklaşma. Ve son olarak siyah ölüm, siyah ölüm halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ızdırabını yüklenmek.. Diyor ki yazar " Hz.insan haline gelebilmek için ve dahi mânanın ışıltısıyla yanmak uğruna maddenin çamurunu gönül aynasının üzerinden silmekle görevlendirildik. Sonra unuttuk. Unuttukça ve unuttuğumuz için unutulduk. Terk edildik. Ölmeden önce ölmeyi bilmediğimiz için. Ölemediğimiz için. Uyanamadığımız için. Ölümün renkleriyle boyanmadığımız, ve dahi boyanmak gerektiğini bilmediğimiz için." Ve daha nice güzel kelâmlar var kitapta.
Ölümün Dört Rengi
Ölümün Dört RengiDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20101,135 okunma
Cadıların şapkası neden hep siyahtır, Kırmızı başlıklı kızın başlığı niye kırmızı, Şirinler neden beyaz şapkalı, O halde şirin babaya neden kırmızı şapkalı baba denmedi? Uzaylılar hep uzayda mı yaşar? Kardan adam var ama kardan kadınlar neden yok? Ve bir de kurt adamlar var ama niye kurt kadınlar yok? Bu sorunları hep merak ediyorum..
Reklam
Gece ilerleyip de sokaklar yalnızca eşcinsellere kalmadan önce, ilk gençlik yıllarının pazar günlerini hatırlatıyordu bu alan ona. Okyanusun öbür kıyısında bile kurtulamadığı o boğucu yılları… Ailecek gidilen piknikler, ayçekirdekleri, siyah-beyaz ekrandaki Amerikan dizileri, bitmek bilmeyen ev ödevleri, kısıtlamalar, yasaklar, söylevler, cezalar… Acemi öpüşlerin hoyratlığı, annesinden ışırdığı parliament paketleri, bir çift topuklu çizme, ilk caz plakları ve arkadaş evindeki, gürültülü patırtılı cumartesi öğleden sonraları…
Sayfa 126 - EverestKitabı okudu
ÖLÜM YAŞAMIN KARŞITI OLARAK DEĞİL,    PARÇASI OLARAK VARDIR Bir kez sözcüklere döküldüğünde pek sıradan görünüyor, ama o zamanlar, sözcükler biçiminde değildi, bir boşluktu, yüreğimin ta derinliklerinde hissettiğim. Ölüm, kâğıt bastırgacının içinde de vardı, tıpkı bilardo masasının üstünde sıralanmış dört tane kırmızı beyaz topun içinde olduğu gibi. O zamana kadar ölümü hep bağımsız, yaşamdan tümüyle ayrı bir varlık olarak kabul etmiştim. Başka bir deyişle: “Bir gün gelir ölüm biz ister istemez kollarına alır. Ama buna karşılık, o günden önce bize hiç dokunmaz.” Bu mantığımı her türlü sınamadan geçebilecek kadar doğru buluyordum. Yaşam bu yandaydı, ölüm öte yanda.
Pdf
Ah, ne severdim baloncuları, balonları... Pazar günleri sokak sokak dolaşır, bir baloncu bulur, ardına takılırdım.Öyle çok severdim ki balonları... Onları, kırmızı, mavi, sarı, beyaz renkleriyle dev akide şekerlerine benzetirdim. Baloncuyu da, çok balonu olduğu için dünyanın en mutlu insanı sanırdım.Ama hiç balonum olmadı ki o yaşa dek. Onun için nerede bir baloncu görsem, ardı sıra yürürdüm.
•• SON ••
"..kırmızı güllerle dolu bir çelenk vardı. Yine mezarın üzeri kırmızı beyaz güllerle bezeliydi. Herhâlde buraya gelenlerin gözyaşıyla olmalı ki ıslak görünüyorlardı.."
Sayfa 256 - Dorlion YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Oscar Wilde’ın dediği gibi “fildişi saplı bir bıçakla açılmış bir kızıl nar” gibi dudaklarını gördüm. Büyük, biçimli, kırmızı dudaklarını ve arasındaki sedef gibi sağlam beyaz dişlerinin nihayetsiz bir kudreti, zenginliği vardı.
“Beyaz, hepsi beyaz papatya olsun Ahuzar’a beyaz yakışır.” Kenan Kralşan “Alev gibi kadına papatya vermek ancak bunun aklına gelirdi. Kırmızı gül yakışırdı ona.” Timur Tönge
Kırmızı gül tutkuyu fısıldar, Ve beyaz gül aşkı haykırır; Kırmızı gül bir şahin, Beyaz gül ise bir güvercin, Oysa ben sana krem rengi bir gonca gönderdim Uçlarında pembelik olan; Aşkların en safı, en tatlısı için Dudaklarında tutkunun öpücüğü olan.
352 syf.
·
Puan vermedi
#lanetli #athicabooks Çocukken okuduğumuz masallar, yada büyüklerimizden dinlediğimiz halk öyküleri. Bir düşünün bunların karanlık bir atmosfere sahip şekilde anlatıldığı yeni yeni versiyonlar Nasıl olurdu dersiniz? Bir damla kan, elmadan alınan bir ısırık, bir çift kem göz, bir nişan yüzüğü veya bir çift kırmızı ayakkabı.. Lanet her an her şekilde karşımıza çıkabilir. Bu kitapta o dinlediğimiz klasik masallardan ziyade karanlık temada ve modernize edilmiş haliyle karşımıza çıkıyor. Bu modern dünyada uğursuzluklar, lanetler bizi fazlasıyla sarmış durumda. Büyüler, periler, canavarlar korkutucu bir şekilde. Yirmi farklı yazardan yirmi halk öyküsü şeklinde. Benim en çok ilgimi çeken öyküler; Kan kadar kırmızı pamuk kadar beyaz, Christina Henry Trol köprüsü, Neil Gaıman Haza ve Ghani, Lilith Saintcrow.. Ve daha niceleri karanlık ve gotic bir havada anlatılmış. Bakalım sizin ilginizi hangi öyküler çekecek bu tür eserleri seviyorsanız okuyun.
Lanetli
LanetliNeil Gaiman · Athica Books · 20242 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.