Ömür kısa, vade insafsız, sevda zorluydu. Ne dağın delinmesi, ne çölün gezilmesi, ne türkünün dinmesi beklenmezdi. Ömrün vadesi, sevdanın muradı buna el vermezdi.
“Masal kültürsüz insanların bir takım tertiplerle çevrelerindeki insanları kısa bir süre için kandırabileceklerini, ancak konuşmaya başladıklarında hemen foyalarının ortaya çıkacağını vurgulamak istiyor.”
Sayfa 145 - Aslan Postu Giyen EşekKitabı okudu
Bir tüccar bir gün büyük bir yolculuğa çıkmayı arzuladı. Çok zengin olmadığını düşünerek, "Gitmeden önce mal varlığımın bir kısmını şehirde bırakmalıyım, böylece yolculuğum sırasında kötü şansla karşılaşırsam dönüşümde param olur," dedi kendi kendine. Bu amaçla varlığının önemli bir kısmını oluşturan çok sayıda demir çubuğu bir
Peri masalı gibi bir aşk istemem. Masallar kısa olur, çabuk biter.
Ve vakit elverirse, keyfim de yerindeyse, nemli çayıra uzanırım ya da ilk bulduğum sağlam ağaca tırmanırım, dallarda sallanır, tomurcukların rayihasını, taze reçinenin kokusunu içime çekerim, tepemdeki dalların ağını, yeşilin ve mavinin birbirine karıştığını görür, uyurgezer gibi sessizce adım atarım çocukluğumun kutsal bahçesine. Oraya bir kez daha girivermek, ilk gençliğin berrak sabah havasını solumak ve bir kez daha, kısa bir an, dünyayı Tanrı'nın elinden çıktığı gibi, gücün ve güzelliğin mucizesinin bizzat bizde gerçekleştiği çocukluğumuzdaki gibi görmek öyle nadir, öyle enfes bir duygudur ki.
O zamanlar ağaçlar neşeyle, inatla yükselirdi havaya, o zamanlar bahçede nergisler ve sümbüller ışıl ışıl bir güzellikle açardı ki henüz pek tanımadığımız insanlar bize nezaketle, şefkatle yaklaşırdı, çünkü pürüzsüz alınlarımızda, bizim hiç bilmediğimiz ve büyümenin telaşıyla istemeden, farkına varmadan yitirdiğimiz tanrısallığın soluğunu hissederlerdi hala. Nasıl da yaramaz, nasıl da ele avuca sığmaz bir oğlandım ben, küçüklüğümden beri ne çok kaygılandı babam benim için, anam ne korktu ne çok göğüs geçirdi benim yüzümden! Yine de benim alnımda da vardı Tanrı'nın parıltısı, baktığım her şey güzel ve canlıydı, düşüncelerimde ve düşlerimde, hiç de dindarca olmasalar da melekler, mucizeler ve masallar kol kola gezerdi.
Uzaktaki boz ormanın taze yeşil, neşeli bir parıltısı var birkaç günden beri; bugün tahta köprünün orada yarı yarıya açmış ilk çuhaçiçeğini gördüm; nemli ve berrak gökyüzünde düş kuruyor yumuşak nisan bulutları ve henüz sürülmemiş geniş tarlalar öyle parlak kahverengi ki, ılık havaya öyle istekli uzanıyorlar ki, döllenmeye, filizlenmeye, suskun