"Büyük Birader Seni Izliyor" mottosuyla kurgulanan distopik roman 1984, ideal devlet ve toplum düzeninin dışında bir hayat kurgusunu bizlere sunuyor. 19. Yüzyılda ortaya çıkmış ideolojilerin aksine, gücün tek bir partinin elinde olduğu fakat bu gücün sonsuza dek süreceği bir kesinliğin mevcudiyetini koruduğu belirtilmektedir.
Romanda Ingsos diye tabir edilen İngiliz Sosyalizminin hüküm sürdüğü Okyanusya toplumunda herşeyi gözeten ve gören göz olan Parti'nin, yurttaşları proleter bir yapıda gördüğü görülmektedir. Bu yapı, devletin gözetim kulesi olarak sunduğu Panoptikon anlayışına entegre olduğu görülmektedir. Kurgusuyla günümüze kadar ve hatta daha sonraki yıllarda da örnek olabilecek romanda, insanı insan yapan en etkili niteliğin düşünme boyutu olduğu bilincinin zıddı olan düşüncesizlik boyutu vardır. Çünkü, insan gerçeği sadece zihninde düşündükleri sayesinde görebilir. Bu düşünce de Parti'nin, propaganda araçları sayesinde zihin kontrolü yaparak şekillendirdiği bir dünyaya itaatkarlığı ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada, parti eğer 2+2#5 diyorsa koşulsuz itaat şarttır.
Parti oligarşinin etkili bir şekilde anlatıldığı romanda, inançlar, ahlak, erdem ve hak gibi tüm insani değerler yok edilmek için ugraşılmaktadır. Sadece herşey Parti için anlayışı vardır.
Georges Orwell'ın günümüze ışık tutan bu romanı, karakterleri ve kurgusal örgüsüyle hâlâ canlılığını koruyan , etkili ve var olan güç oligarşisinin etkinliğini gözler önüne sermektedir.