Ahh Füruzan. Canım kadın. Kendi soyismini bile idealleri, kalemi için feda eden cesur yazar. Sen nasıl bir kitap yazdın böyle.
İçime işleyen, yer yer gözyaşlarıma, isyanlarıma, sorgulamalarıma, araştırmalarıma engel olamadığım harika bir okuma deneyimi oldu benim için.
47'liler. 47'de doğanlar. Bir kuşağın ezilen, horlanan, türlü olaylara şahit olan çocukları. Her biri birer pırlanta. Her birisi Anadolu'nun çeşitli yerlerinden okumak için ayrılmış ailelerinden, topraklarından. Tek suçları gerçekleri aramak ve haklı olmak. Haklılıklarını kabul ettirmek şöyle dursun, savunulmasına bile izin verilmeyen onlarca genç.
Ve bunların içinden kitabımıza konu olanlar, Emine, Haydar, Zülkadir, Şerife, Ahmet, Melek... Bir yandan da aydın olduklarını savunan, batışılaşma merakıyla yanıp tutuşan Seçil, Nüveyra, Nemide, Kubilay, Selahattin. İki tarafın ortasında kalmış iki kardeş Emine ve Seçil. Erzurum'un soğuk evlerinde öğretmen anne babanın yanında her şeyi yaşayıp, gören öğrenen ve ikisi de farklı ideolojilere farklı hayatlara kayan iki kardeş.
Bilinç akışı ve geri dönüş tekniğinin çok yoğun yaşandığı, eski kelime ve cümle kuruluşunun ağırlık bastığı harika bir roman. İyiki kesişti yollarımız canım Füruzan. İyiki...
Kesinlikle okunması gereken 100 kitabın listesinde olmayı hakediyor ve kesinlikle ama kesinlikle okunulmalı.