Klasik roman yazarlarının bazen kendilerinin dahi beğenmediği eserleri var.
Örneğin bir yerlerde Dostoyevski’nin kumar borçlarını ödemek için şişirerek hikayeler yazdığını okumuştum.
Geçen sene, bu hayranı olduğum adamın bir romanını okudum ve işte bu herhalde bahsedilen zamanda yazılmış dedim kendi kendime..
Zor günler geçiren Honore De Balzac’ın böyle bir romanı ile henüz karşılaşmadım.
Bilmiyorum belki diğer romanlarından o kadar çok etkilendim ki bu yüzden her romanı bana daha özel geliyor.
Albay Chabert 94 sayfalık kısa bir roman.
Bir oturuşta hemen bitti ancak çok şey aklımda kaldı.
Roman ,savaş sırasında öldüğü sanılan, cesetler dolu bir çukurdan tesadüfen çıkan, savaş kahramanı bir Albayın geri dönerek hayatına devam etmek istemesi ve insanların onu ret etmesini konu alıyor.
Akıl hastanesi , hapishane ve korkunç şartlar altında geçen yıllardan sonra, akıllı bir avukat vasıtası ile sonuca yaklaşıyor.
Bu anlattıklarım size normal bir hikaye gibi gelebilir ancak yazarın arada verdiği mesajlar aynı hikayenin sonu gibi insanı gerçekten sarsıyor.
“Ölülerin altında da gömüldüm, evet, fakat şimdi dirilerin , olayların, belgelerin ve mezara dönmemi isteyen bütün bir toplumun altında gömülüyüm.”