Manguel’in edebiyata dair yazdığı her şeyi büyük keyifle okuyorum. Hakkında “Onun kafa yorduğu şey edebiyattı ve bu çığlık çığlığa yüzyılda hiçbir yazar, edebiyatla olan ilişkimizi değiştirme konusunda Borges kadar önemli olmadı." diye yazılan bir yazarı yeterince okumamış olmanın yükünü hissettim bu kitapla. Ama diğer yandan da, Borges okumaya dair şevkimi kamçıladı.
Borges’in, gözleri görmediği için “bana kitap okumak ister misin?” diye sorduğu insanlardan biriymiş Manguel. 16 yaşındayken deneyimlediği şeyin müthişliğine bakın! Gerçi kendisi bunun müthişliğini kavramaktan uzakmış o zamanlar. Anlattıkları için “anı değil, anının anısının anısı” dese de, Borges’in “zamanla, her şiir bir ağıta dönüşür” demesi gibi bir şey olmuş. Anı, ellerini bir haritanın engebeli yüzeyinde dolaştırır gibi kitapların sırtında dolaştıran, karnını edebiyatla doyuran, dünyaya edebiyatın gözleriyle bakan birine yakışır bir anlatıya dönüşmüş. Anının anısının anısının anısına bile razı olabileceğimiz, çok kıymetli şeyler bunlar zira .