Koşmaktan görmeye vakti olmayan kırlangıçlar gibi yaşadığımız şu hayatta, azıcık nefes alıp dinlenmek için…
Korkuyu, ümitsizliği, masumiyeti, aşkı ve sevgiyi barındıran bir insan profili anlatılmaya çalışılmış. Kısacası Anadolu insanı vurgulanmış... Özellikle “gerçek sevgi” duygusunun yüreğin derinlerinde hissedildiğini okurken hissetmek, insanın içini ısıtıyor..
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi ? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin? Hem biliyor musun,bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun... Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun... Siz sevemezsiniz adaşım.
"Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa,
'Dünyada neler gördünüz?' dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..."