Döşeğimde Ölürken

William Faulkner
20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt. Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır. “Döşeğimde Ölürken’in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.” Harold Bloom
222 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1930
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Pastoral Bir Ölümün Gölgesinde Kalan ‘Sıradanın’ Trajedisi
222 syf.
10/10 puan verdi
Kendi hayatımızla ilgili sıradan olaylar; farklı dimağlardaki realiteyi algılayış biçimi ve kişisel imgelemlerin benzersiz ritmiyle alışılmadık bir sanat eserine nasıl dönüşebilir? Aheste aheste giden bir at arabasında; etrafa saldığı nahoş kokulardan çürümeye başladığı anlaşılan; cılız bir bedenin peşi sıra yol alan bir süreğen dram.Tepesinde kallavi akbabaların dönüp durduğu,talihsiz bir kafilenin acıklı hikayesi.Bir ölümden yola çıkıp, çeşitli karakterlerin anlatımıyla tamamlanan hikaye; yazarın bilinç akışı tekniğindeki benzersiz retoriği ile renkleniyor, ve bu yorucu anlatım okuyuca edebi bir ziyafet sunuyor. Vefat eden annelerini (kendi vasiyeti üzerine) doğduğu topraklara defnetmek üzere yola çıkaran bir ailenin başından geçen talihsiz olaylar silsilesi, on beş farklı karakterin ağzından naklediliyor.Aynı manzaraya bakan köhne bir binanın farklı pencerelerindeki yansımayı andıran bu anlatım; Amerika’nın Güney eyaletlerindeki yoksul halkın kanıyla yoğrulmuş bir halita, ya da acının yeryüzündeki boğuk izi kadar eski bir ağıt.Bununla birlikte eserde kadın olmanın, birey olmanın, köy ve kent ikileminin, sevginin ve aile kavramlarının da kararlı bir şekilde altını kazıyor Sevgili Faulkner.Bu kadar sade bir üslupla böylesine cerbezeli bir anlatıma haiz olmak Nobel ödülüyle tasdiklenmiş bir yirminci yüzyıl laneti olsa gerek, okuyucunun üzerine yağan.Faulkner’ın cümleleri Zeus’un şimşekleri gibi apansız düşüyor korunaksız zihinlerimizin çatısına.Hepsi birer sessiz infilak!
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20231,466 okunma
Bilinç Akışı Tekniğine tanıklık edin ;
222 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Tamamen bilinç akışı tekniğiyle yazılmış bölümlerden oluşan bir ölüm yolculuğu hikayesi. Kitap, Murat Belge'nin önsözü ile başlıyor fakat önsöz spoiler içeriyor, bu sebeple kitabı okuduktan sonra önsözü okumanızı tavsiye ederim. Kitapta annelerinin (Andie), vasiyetini yerine getirmek üzere, tabut ile uzun bir yola çıkan Bundren ailesinin yol boyunca yaşadıklarına tanıklık ediyorsunuz. İlk sayfalarda tabutun yapım aşaması ailenin yolculuğu bekleme anlarına yer verilmiş. Devamında ise yolculuk süregeliyor. Her karakterin hayatı algılayış biçimleri, dünya görüşleri bölüm bölüm ayrılmış. Bu sayede aileyi yakından tanımaya olanak sağlanıyor. Aynı zamanda onları uzaktan izleyen komşularının fikirleri de yer alıyor. Faulkner'in yaşları ve cinsiyetleri farklı olmasına rağmen karakterlerin iç dünyalarını, fikirlerini öylesine yerinde okuyucuya geçirmeyi başarmış ki ben okurken çok keyif aldım. Bilinç akışı tekniğine aşina olmama rağmen okurken çok zorlandığımı söylemeliyim. Yer yer konudan kopuşlar yaşadım, anlayamadığım yerler de oldu. Bu kitap sayesinde bilinç akışı tekniğine daha da eğilmem gerektiğini anladım. Farklı bir deneyim yaşamak isteyen okuyuculara önerilir.
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,466 okunma
222 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
teto
teto
, https://1000kitap.com/kimmerya,
Burak Sönmez
Burak Sönmez
, Paul Muaddib gibi kullanıcı adları her zaman dikkatimi çekiyor, benim gibi isim soy isim bileşkesini
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,466 okunma
Döşeğimde okurken..
222 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Döşeğimde Ölürken. Ne çarpıcı bir kitap ismi ama! Aslında bu kitabı, isminden çok etkilendiğim için edindim. Yani herhangi bir ön araştırma yapmadan, yalnızca İletişim'in bastığını bilerek. Yazar
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,466 okunma
Eyvahlar olsun!
222 syf.
4/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hani biri bir eser verir, birkaç sözü geçen kişi de bu eserlere sahip çıkıp pohpohlar ve reklamını yapar, eseri hak etmediği şekilde ilgi odağı hale getirirler, bu eserleri sevmeyen kişiler de sorunu
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,466 okunma
214 syf.
·
Puan vermedi
Döşeğimde Ölürken modernist bir romanıdır. Annie Bundren’in ölüm döşeğindeki vasiyeti üzerine cenazesini Jefferson kasabasına götürmeye karar veren kocası Anse ve beş çocuğunun yolculuk sırasında
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20091,466 okunma
Kırsal Yörenin Felsefesi
217 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Felsefe bir lükstür, sözü bu kitapla benim için kesin olarak somut bir hale geldi. Felsefe, yaşamın ta kendisiyle, düşündüklerimiz, hissettiklerimizle ilgili bir olgu. Ve insanın öyle dertleri oluyor
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20091,466 okunma
Tanrı her düşen serçeye acıdığı gibi bana da acıyacak
222 syf.
·
Puan vermedi
20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt. Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır. Hani biri bir eser verir, birkaç sözü geçen kişi de bu eserlere sahip çıkıp pohpohlar ve reklamını yapar, eseri hak etmediği şekilde ilgi odağı hale getirirler, bu eserleri sevmeyen kişiler de sorunu kendinde bulur, der ki; "bu kadar bilgili biri bunu beğendiyse herhalde bende sorun var ve herhalde ben anlamadım." Bu kitabın olayı da bence aynen budur. Kitabı anlamayan ve sevemeyen okurlar otoritelere karşı gelmemek için seviyormuş gibi yapıyorlar…
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20231,466 okunma
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan..."
214 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
"Sözcüklerle, söylemek istediğimiz şey arasındaki yolun uzaklığına 'dev uzaklık' der Ungaretti." Döşeğimde Ölürken, adından da anlaşılacağı üzere temel duygusu ölüm olan fakat
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20091,466 okunma
222 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
#OkudumBitti #DöşeğimdeÖlürken #WilliamFaulkner
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınları · 20231,466 okunma

Yazar Hakkında

William Faulkner
William FaulknerYazar · 31 kitap
Amerikan Modernist yazarların babası sayılan Faulkner, rakip gördüğü Ernest Hemingway'den farklı olarak, uzun ve karmaşık anlatımları benimsemiştir. Uyguladığı teknikler arasında bilinç akışı tekniği ve çoğul anlatı (multiple narration) teknikleri bulunur. 1930'larda Avrupa'daki deneysel geleneği izleyen ilk Amerikan yazarıdır. 25 Eylül 1897'de Mississippi'de doğan Faulkner, buradaki Güney geleneğinden oldukça etkilendiği bir çocukluk geçirdi. Daha sonra hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Oxford'daki Lafayette kasabasına taşındılar. Eserlerinde bahsettiği "Jefferson" Oxford'u, "Yoknapatawpha kasabası" ise Lafayette'i temsil eder. Büyük-büyük babası William Clark Falkner Konfederasyon ordusunda görev yapmış, tren yolu yaptırmış ve adını Tippah kasabası yakınındaki Falkner şehrine verdirmiş Mississippi'nin önemli karakterlerinden biridir. Aile soyadları Falkner olmasına rağmen, büyük ihtimalle görevli memurun hatası sonucu Faulkner olmuştur. Liseyi terkettikten sonra bir işte tutunamayıp "wastrel" (defolu mal) olarak anılmaya başlanmıştır. 1918'de, iki ailenin Faulkner'ın ev geçindiremeyeceğine karar verip ayırdıkları nişanlısı Estella Oldham'ın zengin ve yaşlıca olan Cornell Franklin'le evlenip Çin'e yerleşmesiyle büyük bir üzüntü yaşamış ve Yale öğrencisi olan Oxford'dan arkadaşı Phil Stone'un yanına, New Haven'a gitmiştir. Burada katiplik yapmış, Phil Stone'un onun için hazırladığı okuma programıyla klasikleri ve çağdaş yazarları okumuş, bu sayede Melville, Cervantes, Dostoyevski ve Conrad'ın eserlerine büyük hayranlığı oluşmuştur. Daha sonra Toronto'da yardımcı pilotluk yapıp Oxford'a geri dönen yazar bu sefer Mississippi Üniversitesi'ne girmiş, burada "Marionettes" adlı bir grup kurup aynı adı taşıyan bir oyun yazmaya çalışmış fakat başaramamış ve 1921'de okulu bırakıp New York'a gitmiştir. Burada bir kitapçıda çalışmış ve Sheerwood Anderson'ın ileride eşi olacak olan Elizabeth Prall'la tanışıp arkadaşlık kurmuştur. Aynı yılın Aralık ayında Oxford'a geri dönmüş ve bu sefer de üniversitede postane müdürü olarak çalışmaya başlamıştır. 1924'de The Marble Faun(Mermer Tanrıça) adlı şiir kitabını basmıştır. 1925'de New Orleans'a gidip arkadaşı olan Elizabeth Prall sayesinde Sherwood Anderson'ın "çırağı" olmuş ve onun yönlendirmeleriyle Birinci Dünya Savaşı sonunda entellektüellerde ve toplumda görülen sıkıntı ve büyük üzüntüyü benimseyip, yine Anderson'ın yönlendirmesiyle 1926'da Soldier's Pay'i yazmıştır. 1929'a dek olan yazılarında şeytani özellikler taşıyan karanlık kötü kadın karakterler görülürken, 1928'de Estella'nın boşanıp dönmesi ve William Faulkner'ın onunla evlenmesiyle bu kadın modeli değişmiştir. 1929'da Sartoris'i yazmıştır. Bu eserinin önemli özelliği, Faulkner'ın ünlü Yoknapatawpha kasabası sembolünü ilk kullandığı kitabı olmasıdır. Aynı yıl ünlü eseri The Sound and the Fury'yi (Ses ve Öfke) yazmış ve büyük bir başarı kazanmıştır. 1930'da ise As I Lay Dying'de (Döşeğimde Ölürken) 40 mil ötedeki Jefferson'a gömülmek istediğini söyleyen Addie Bundren'in cenazesinin ailesi tarafında buraya götürülmesi anlatılır. Paraya sıkıştığı bir dönemde, sırf satış yapması için 1931'de yayımlanan Sanctuary'yi (Kutsal Sığınak) yazar fakat beklediği kadar büyük satışı sağlayamaz. Daha sonra devam eden maddi sıkıntıları yüzünden ara ara Hollywood'da senaryo yazarlığı yapar. 1932'de ise Light in August'u (Ağustos Işığı) yazar. Bu eserde, Lena Grave, Joe Christmas ve Peder Hightower'ın geçmişe saptantılı hikayeleri birçok anlatıcı kullanılarak anlatılır. 1936'da Absalom! Absalom!'u yazar. Faulkner eserlerinde genel olarak Güney kültürünün çöküşü ve bozuluşunu, ve aile sevgisi ve gururunun yok oluşunu ele alır. 1949 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandıktan sonra, 1955'de Pulitzer Ödülü'nü alan Faulkner, 1962'de bir kalp krizi sonucu ölmüştür.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.