‘Neydi bu çektiği yıllar yılı. Otuz beş, koskoca otuz beş yıldır şu eve geçen emeği... On beş, on altı yaşında, körpecik bir kız, bir çocuktu kart herife vardığında. Varış o varış. Bitmez tükenmez sabahlar, akşamlar, süpürülen sofalar, silinen merdivenler, yıkanan çamaşırlar, aksi herifin koynuna girip çıkmalar, boyuna gebe kalmalar, çocuk doğurma ya da düşürmeler.. Neydi bütün bunlar? Alt tarafı bir lokma ekmek, yarı buçuk bir üst baş içirn değil mi? Bir günden bir güne ellerin arsız karıları gibi sinema dememiş, çalgılı gazino dememiş, süslü üst baş istememiş, alıp getirirse giymiş, getirmezse eskileri bozup bozup değiştirerek idare etmiş, erkeğine yük olmamak için elinden geleni yapmıştı. Gençliğinde baba evinde çek, evlen koca evinde çek, yarın belki de evlat evlerinde el kızlarından çekecekti. Suçu neydi?’