beni duygudan duyguya sürükleyen, dünyada sevdiklerinle var olmanın, hissediyor olmanın, yemek yiyor, şarkı söylüyor ve acı çekiyor olmanın eşsiz şeyler olduğunu hatırlatan bir kitaptı. bilim kurgudan çok daha fazlasıydı. çok akıcıydı ve merak uyandırıcıydı. son zamanlarda okuduğum en iyi kitap diyebilirim.
(spoiler!)
kitap hayatını matematiğe adamış, aynı zamanda ilgisiz bir baba ve eş olan profesörün riemann hipotezini isptlamasıyla başlıyor. riemann hipotezinin ispatlaması vonnadorya’lılar (uzaylılar) için tehlike yarattığından, profesör andrew martin’i ve hipotez hakkında bilgi sahibi olan herkesi yok etmek için bir uzaylı dünya’ya gönderiliyor. uzaylı andrew martin’in yerine geçiyor ve asıl hikaye burada başlıyor. uzaylı insan olarak uyum sağlamaya başlıyor. hissediyor, aşık oluyor, kitap okuyor, müzik dinliyor ve insanlarla bağ kurdukça aslında düşündükleri kadar kötü olmadıklarını fark ediyor. görevi hipotez hakkında bilgi sahibi olanları yok etmek olmasına rağmen, bu görevi yerine getirmeyip insan olmak istiyor. cezalandırılıyor ve tüm güçleri alınıp insan oluyor ama uzaylı insan olmanın, acı hissetmenin, şiir okumanın, yemek yemenin, aşık olmanın ve daha birçok şeyin ödül olduğunu düşünüyor.
(spoiler!)