Dumas'nın aşk ve ihanet dolu öyküsü, devrim öncesi Fransa'da, başkahramanımız D'Artagnan'ın geleceği bir zarfın içinde mühürlenmiş halde Paris'e gitmesiyle başlar.
Mektup pelerinli bir kişi tarafından çalındığında, D'Artagnan Paris'e gider ve Porthos, Aramis ve Athos ile tanıştığı Kral Silahşörleri'nin birliğine kaydolur. Her birinin farklı özelliklere sahip olması bir araya geldiklerinde kusursuz planlar oluşturan, siyasi savaşların, dostların ve düşmanların olduğu bir ortamda onları Buckingham Dükü ile La Rochelle kuşatmasına götüren destansı bir dostluğu başlar ve yaşanan her şeye rağmen ilişkileri sağlam kalır.
Silahşörleri'in arasında başkahramanımız D'Artagnan'dan ziyade, soylu ve ayrıksı havası, ara sıra içinde sakladığı gölgeden fışkıran erdemlilik kıvılcımları, onu dünyanın en kolay yaklaşılan dostu yapan sağlam karakteri, zoraki ve alaycı neşesi, büyük bir soğukkanlılığın dışa vurumu olan kör cesareti onda saygı ve dostluğun ötesinde bir hayranlık uyandıran Athos'u daha çok beğendiğimi ifade etmekten geçemeyeceğim. Kurgu, olay örgüsü, nedensellik bağları, olayların seyrine son derece şık bir görünüm kazandırmış. Hiç sıkılmadan, yorulmadan okudum ve gerçekten çok eğlendim.
Yazarın eserleri arasındaki favorim kesinlikle Monte Cristo Kontu ama bu da onunla boy ölçülebilir bir eser. Aleksandre Dumas'ın en beğendiğim yönü, tekrara düşmemesi. Üstat bu iş için dünyaya gelmiş. Harika bir okuma...