Falih Rıfkı Atay bunları yazmaya başlarken, Türk Edebiyatına ve Türk vatanına bu kadar kıymetli bir yadigar bırakacağını ihtimal ki ümid etmedi. Buna belki alçak gönüllülüğü mani oldu. Fakat
Zeytindağı’nda nasıl Türkün o acı günlerini, heyecanları ve ızdırapları ile yaşatmışsa kendi şöhret ve sanatını da Türk edebiyatında çok yükseklerde ve ilelebed diri tutacak bir abide yaratmıştır.
Edebiyatımızda böyle bir esere tesadüf ettiğim için bir Türk sıfatıyla, ben iftihar ederim. Bir muharrir, bütün ömründe böye bir kitap yazabilmişse, dünyaya beyhude gelmemiş demektir.”
Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadiselerinden birini teşkil etti. Falih Rıfkı'nın bize hatırlattığı devir, Türk milletinin geçirdiği ve geçirebileceği felaket devirlerinin en facialısı, en dehşetlisi ve ruha en çok bezginlik verenidir. Eğer, muharririn keskin ve yüksek zekası bu devir üstüne berrak bir aydınlık gibi aksetmemiş olsaydı, biz ona doğru başımızı çevirip tekrar bakmak arzu ve cesaretini kendimizde bulamıyacaktık."
Zeytindağı'nı seve seve okudum. Zaten başladıktan sonra bırakmak kabil değil. Bence bu yeni kitabında
Falih Rıfkı Atay'nın üslubu, öbür kitaplarından daha göz kamaştırıcıdır ve zannedersem en güzel haline vasıl olmuştur. Zeytindağı, bugünkü Türkçe ile ne kadar kuvvetli anlatım yapılabileceğine sağlam bir delildir."
Zeytindağı
Almanlar harbten sonra İmparatorluğu sömürgeleştirmeyi düşündükleri için en kuvvetli kimseleri yedeksubay olarak aramıza göndermişlerdi. Öyle sanıyordum ki , Anadolu ve Suriye için en iyi incelemeler bu Almanlar tarafından yapılmıştır. Cemal Paşa’nın hüneri bu ihtisaslardan istifade etmekte idi. İhtisası onun kadar iyi kullanan ve verimleştiren devlet adamına pek az rastgeldim. Yazık ki bütün eseri, şimdi bizim olmayan topraklar üstünde kaybolup gitmiştir. Filistin bozgunundan sonra, hususi bir trenle İstanbula dönerken ancak o zaman, Cemal Paşa, Anadolunun fakir topraklarına bakarak : -Keşke buralarda vazife almış olsaydım dedi.