Merhaba sevgili kitapseverler!
İşlerimin yoğunluğundan kaynaklı çok seri bir şekilde kitap okuyamadığımı ama okumak istediğim türlerde de ne derece seçici olduğumu az çok hepiniz biliyorsunuz. Bende grubumuz ve internet üzerinden İskender Pala kitaplarının paylaşım ve alıntılarını görüyor, doğrusu merak etmiyor değildim. Özellikle son günlerde
Adem ve Havva'nın Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam tarafından paylaşılan hikâyesinde, cennetteki ilk insanların giysilerin eksikliğiyle ilgili bir sorunu yoktu. Sadece yasak meyveyi yedikten sonra çıplaklıklarının farkına vardılar. Onlar hakkında anlatılan hikâyelerde, üç dinde de ilk iki kișinin kıyafetine ya da bunların eksikliğine her zaman
Trakya’ da Kırklareli’nin 58 Km. kuzeydoğusunda Demirköy İlçesi Sarpdere Köyü yakınlarında yeşilin her tonunu görebileceğiniz bir ormanın içinde, ikinci Jeolojik zamanda (Günümüzden 180 milyon yıl önce) oluşmuş bir mağara vardır. DUPNİSA.
2003 yılında turizme açıldı o mağara. Daha önce mağara gezenler varsa bilirler. Milyonlarca yılda damla damla
YouTube kitap kanalımda Huzursuzluk kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/dR12B0gIkhg
"İnsanın karnı tok, sırtı pek oldu mu başkalarının yoksulluklarını okuması, merhamete gelip iç çekmesi ne tatlıdır."
Wolfgang Borchert
Onbinlerce defa okunmuş olan ve kendi açımdan 10 üzerinden 3 puandan fazlası etmeyecek bu roman
Muh-te-şem!
Bir masal havasında başlayan öykü, birbirinden güzel metaforlarla an be an daha da ilgi çekici hale gelerek ters köşe bir sonla bitiyor.
Öyküye baktığımızda daha önceleri felsefeyle ilgilenmiş ancak vicdanını servete satmış bir adam olan Peter Schlemıh, günün birinde fakir bir halde yeni geldiği şehirde kardeşinden mektup getirdiği
Necmettin Erbakan düşünce ve fikirleriyle her daim benim için değerli bir devlet adamı olmuştur.
Erbakan kitabında, davamızın İslam ve İslâm'ın temelinde yatan adaletli bir yönetimin bulunduğu, İslami değerlerin, milli şuurun yaşatıldığı ve tüm İslam ülkelerinin birleşip, bir fetih ruhu ile yeni bir dünya, yeni bir çağın başlaması gerektiğini
Koleksiyoncu, İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından John Fowles'un, birçok yayınevinden geri çevrilme talihsizliğini yaşayan, ama yayımlandığında kendisine bugünkü ününü getiren ilk romanı.
İlk bakışta sadece tutkulu, daha doğrusu sapkın bir aşkın romanı gibi görünse de okudukça derinlerde pek çok şeyi barındırır. Bunlardan ilki alt
"Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz; günü gününe yaşar ancak."
Goethe
Kitabın tanıtımındaki bu sözle incelemeye başlamak istedim. Goethe'ye bir yandan hak veriyorum; öte yandan da insan üç bin yılın hesabını görse dahi yolunu bulamayabilir hatta bembeyaz bir
Kitabı anlatmadan önce biraz yazardan bahsetmek isterim:
Neval El Seddavi Mısırlı feminist yazar, aktivist ve psikiyatrist. Ülkesinde kadın sünnetini engellemek amacıyla eylemlerde bulunmuş, kadınların yanında işçi sınıfının da sorunlarını çekinmeden dile getirdiği için siyasi kesim tarafından tepki alarak işinden uzaklaştırılmış, hapse girmiş ve
Kendine hâkim olma tuhaf bir deyim değil mi? Kendine hâkim olan, kendinin kölesi olmuş olmuyor mu? Kendinin kölesi olan, kendinin efendisi de demektir. Aynı adam hem köle oluyor, hem efendi.