Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama biz yine de yaşıyoruz. Yaşamaya inat ediyoruz. Hem de kendi bokumuzun içinde güle oynaya. Bu komedi değil de nedir şair?
Sayfa 53 - Trajikomedi..
İnsan mahkum olacaksa, güzel olmalı, yoksa dram yalnızca bir komedi olur. Ve onun için, Güzel Olmayan…
Reklam
Hayat uzak çekimden komedi, yakın planda trajedidir.
Sayfa 89
Komedi filmi sahnesi gibi
Tedavi programı mucibince sabah saat 7'de Marksbrun önünde kadehimi içiyorum, kadehi yarıladıktan sonra yudum yudum hem içiyor ve hem de Mühlbrun'a doğru yürüyorum. Yağmur yağdığı için açık olan şemsiyemle başımı muhafaza ediyor, paltomu ıslanmaktan vikaye edemiyordum. Muşambamı Şevki'ye vermiştim. O da arkamdan geliyordu. Su bitti, hatvelerimi sıklaştırdım. Hızlı hızlı adeta asker yürüyüşüyle yürüyordum. Herkesin durup bana baktığını ve gülmekte olduklarını gördüm. Yürümeye devam etmekle beraber etrafıma, geriye bakınıyordum. Bir de ne göreyim. Benim Şevki, hemen bir- iki adım mesafe ile bana ayak uydurmuş, yere kadar uzanan benim muşambam içinde kendinden geçmiş, kollarını sallayarak beni takip ediyor. Talimhane meydanında acemi efradın yürüyüş talimi esnasında tatbik olunan şekillerinden biri... Ben de gülmeye başladım... -Ne yapıyorsun?- Hiç efendim, dedi. Zaten Mühlbrun'a gelmiştik.
İnsan mahkum olacaksa, güzel olmalı, yoksa dram yalnızca bir komedi olur. Ve onun için, güzel olmayan bir kartal biçimine sokup öldürün beni efendim..
Açıkçası, bir evliliğin derin bir manevi temele dayanması gerekir. Kalpten gelmelidir ki kalp aşkın barınağıdır. Dürüstlük, içtenlik, iyilik ve doğruluk, sevginin özellikleridir. İki partner de birbirlerine karşı tam anlamıyla dürüst ve içten olmalıdır. Bir erkeğin bir kadınla egosunu pohpohlamak ya da onun parasına veya sosyal konumuna ortak olmak için evlenmesi doğru bir şey değildir. Bu tür bir durum, içtenliğin, dürüstlüğün ve gerçek sevginin yokluğuna işaret eder. Böyle bir evlilik, bir komedi, düzmece ve maskaralıktır.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Bu komedi ya da trajedide, engellere rağmen, iki oyuncu neredeyse hep aynı karakterle görünür: işkenceci ve kurban. Başrolde, yani ezen rolünde olan her kadın gibi Olga da, elbette, başkalarından daha az ve bilmeden de olsa, Oblomov’la biraz kedi-fare oyunu oynamaktan kendisini alıkoyamıyordu; bazen yıldırım düşmüş gibi, beklenmedik bir kaprise, bir duygu patlamasına kapılıyor, ama sonra, birden dalıyor, içine kapanıyordu; ama daha çok ve genellikle, Oblomov’un kendi başına tek adım atmayacağını ve nerede bırakırsa orada duracağını bilerek, ileri, daha ileri adım atıyordu.
Sayfa 260 - Everest Klasikler 5Kitabı okudu
Yeni bir plak alıp havaya kaldırdı. “The Smiths’e ne dersin?” “Çok hüzünlü. Bana (500) Days of Summer’ı hatırlatıyor.” Kaşlarını çattı. “Romantik komedi değil miydi o?” Öfkeyle homurdandım. “Filmin ilk repliğinde seyiriciyi bunun bir aşk hikayesi olmadığı konusunda uyarıyorlar.”
Sayfa 151 - Yabancı YayınlarıKitabı okudu
"İnsan mahkûm olacaksa, güzel olmalı, yoksa dram yalnızca bir komedi olur. "
Kendimi kınarcasına diyorum ki, yıllarca, onyıllarca bir insanın yanından geçiyoruz, o insanın kim olduğunu bilmeden ve o insandaki bir şeyin dikkatimizi çekmesi gerekse de o insandaki hiçbir şey dikkatimizi çekmiyor, böyle bir insanın yanından ömür boyu geçebiliriz ve o insandaki hiçbir şey dikkatimizi çekmeyebilir.
Reklam
Bu insanı belki de son kez görmüş olma düşüncesi içimi acıtıyor.
"Yaşam düşünenler için bir komedi, hissedenler içinse bir trajedidir." Horace Walpole
Sayfa 40 - Varlık Yayınları, Otuz Üçüncü Basım, BİRİNCİ BÖLÜM:DUYGUSAL BEYİNKitabı okudu
İngiltere Kralı II. Charles. (ç.n)
Monsenyör, her gece akşam yemeğini dışarıda, ona eşlik eden harika insanlarla birlikte yerdi. Monsenyör öylesine nazik ve duyarlıydı ki, komedi ve Büyük Opera, sıkıcı devlet meseleleri, devlet sırları ve Fransa'nın ihtiyaçlarından çok daha fazla ilgisini çekiyordu. Böyle bir şansa sahip olabilen diğer ülkeler için olduğu gibi, bu durum Fransa açısından da mutluluk vericiydi; örnek vermem gerekirse, Şen Stuart'ın ülkeyi sattığı esef verici dönemlerde İngiltere de aynı bu durumdaydı.
Sayfa 134 - Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarıKitabı okudu
"Ya, kusura bakma" dedim, içimden gelen gülme isteğini bastırmaya çalışarak. "Japonlar biraz patavatsızdır. Özel olarak senin ülkenin öğretisini aşağılamak gibi bir niyetleri olduğunu sanmıyorum. Biraz mizah tarzımız acımasızlığa kaçıyor galiba." "Hayır, buna Japonların patavatsızlıkları denemez. Komedi anlayışınız çok olgun. Acımasızlık sözcüğü uygun değil."
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.