Komünizm tarihi maddesel olarak yorumlamaktadır. Yeryüzündeki hayatı mide ve karın mücadelesine çevirmiştir. Hayatın kendi hesabına değerleri ahlaki, fikirleri ve fazileti yok saymaktır.
İnsanların "doğal olarak eşit haklara sahip" olduğunu ileri süren Komünizm, aynı zamanda insanların doğal olarak hiçbir hakka sahip olmadığını açıklamakla kendi iddiasını çürütmektedir.
İzmler idrakimize giydirilen deli gömlekleridir.
Ne sosyalizm ne de komünizm gereği vardır.
İslamın özünde paylaşım ve adalet mevcuttur.
Resulü Ekrem buyurmamış mıdır:
“İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz.” Diye
1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlu Olsun
Zaten halk büyümez bir çocuktur. Evvelden bu vâdlerin başında cennet bulunurdu. Maneviyata pek inanan kalmadı. Bu Cennet müsaviliğini dünyada kurmak için sosyalizm çıktı. Onun da son ağrılarından bu komünizm dünyaya geldi. Bakalım sulh ve selâmet bekliyen insanlara bu da ne canavar doğuracak?
Hitler'in Papası
John Cornwell'in 1999 yılında yayımlanan bu kitabı acilen çevrilip Türkiye'de de yayımlanmalı. XII. Pius'u aziz ilan etmek için Vatikan gayret ediyor. Hitler'in katliamlarına göz yuman Papa, Hitler'i komünizm düşmanı olduğu için desteklemiş.
Kapitalizmin mutasyon geçirmiş biçimi olarak neoliberalizm işçiyi bir girişimci haline getirir. Başkası tarafından sömürülen işçi sınıfını komünizm değil neoliberalizm ortadan kaldırır. Bugün herkes kendi şirketinin kendini sömüren işçisidir. Herkes birey olarak hem efendi hem köledir. Sınıf mücadelesi de insanın kendisiyle iç savaşı haline dönüşür.
Para yardımı beklentisi ve komünizm fobisiyle Amerikan çıkarları için Kore’de savaşa girdiğimiz 1953’te ABD Dışişleri Bakanı Dulles, NATO’ya en ucuz askeri Türkiye’nin sağladığını söylemiş, “Bir Türk askeri bize 23 sente mal oluyor,” demişti.
Ve Nazım o günlerde, en milliyetçi ses tonuyla, öfkeyle gürlemişti:
Ucuzdur vardır illeti
Hani şaşırmayın yarın çok pahalıya mal olursa size
Bu 23 sentlik asker
Yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim
Her millet gibi büyük Türk milleti.
Ters köşe romanlardan hoşlanıyorsanız buyurun biraz Zavallılar okuyun. Son sahneye kadar sizi şaşırtmaya devam edeceğini temin ediyorum. Bazen sesli bir şekilde "yok artık" diye bağırıyorsunuz. Kurgusal denklem mükemmel, alışılmışın dışında bir eser okurken biraz sosyalizm, komünizm falan da öğreniyorsunuz. Walter Scott, Tolstoy, Shakespeare gibi yazarlarla metinlerarasılık kullanılmış. Rusya'dan, Fransa'ya oradan Afrika'ya uzanıyorsunuz. Bu toplumların kültürlerini aktarmazmış gibi her sınıftan insanı da size tanıtıyor. Ah Bella... Yazar bir kadını yeniden yaratıyor ve onu büyütüyor. Hem de başarılı bir ebeveyn olduğu söylenebilir. Tıptan geneleve uzanan üniversitelerdeki şarlatanlıklar da dahil her taşın altını yoklayan bir eser olmuş. Godwin adındaki tevriye hoşuma gitti. Kurgu içinde kurgu olması matruşka bebekleri anımsattı. Merak duygusunu önplana çıkaran entrik unsurlar yoğundu. Bu sebeple elinizden bırakamıyorsunuz. Kesinlikle okuyun...
Kairos. / Jenny Erpenbeck
Kairos. Uğurlu Anlar Tanrısı. Uğurdur değil mi ayakları yerden kesecek bir aşka yelken açtıracak karşılaşmalar? Ama ilişki yıpranıp da aşk saplantıya dönüşünce Kairos.’a gerçekten de bu anlamı yükleyebilir mi insan?
İnanılmaz etkileyici bir kitap okudum, bunu en başından söyleyeyim. Sırtını Berlin Duvarı’na yaslayan
Komünizm, kapitalizm vb. bütün sistem ve doktrinlerin, dünya görüşlerinin ve hatta hayat tarzlarının kendilerine özgü bir sıkıdüzeni (disiplini) vardır.
Diriliş, ruhlarda, kapanmış bir kapıyı açmak ülküsüdür. O kapıyı ne apollon cücesi akılcılık, ne diyonizos kırması pop çılgınlığı, ne havari kaosu özentili hipilik, ne spartaküs çalımlı «özel korunmalı gerillacılık, ne terör, ne anarşi, ne özgürlüğü yok ettiği halde dilinden düşürmeyen kapitalizm, ne de eşitlik adına eşitliği ruhlar haritasından silen komünizm açabilir. Bütün bunlar, zaten o kapıyı açan değil, kapayanın ta kendileridir.Ya da en azından, o kapının kapanışından doğma karanlıkta boy atan zakkum filizleri...
Sovyetlere şeytanı sokmak inanılmaz bir fikir. Tam bir kara komedi. Yer yer korkuyorsunuz okurken. Fakat şeytanın asaleti de çok başka şeymiş canım diyorsunuz. İnsanlara kendi gerçek yüzlerini öyle bir gösteriyor ki kim şeytan şaşırıyorsunuz.
Bulgakov büyülü gerçeklik alanında en yaratıcı yazar olabilir. Öyle bir yerde öyle bir dönemde; işte şaşıp kalmamak elde değil akla dolan kağıda dökülen bu metne.