Aslında beni reddetmedi ya da susmadı. Sadece ben görmezden gelip kulaklarımı tıkamıştım. Onları kabullendiğim her saniye ruhum bedenimi terk ediyormuş gibi hissediyor ve boğuluyordum. Bu, benliğimin yardım çığlığıydı, ben fark edememiştim.
“Görünüşte senden bağımsız tüm düşüncelerim, baştan itibaren senin reddedici yargının baskısı altındaydı; bir düşünce eksiksiz ve kesintisiz bir biçimde uygulanıncaya kadar bu yargıya katlanmak nerdeyse imkansızdı.”
“Sadece bazen, özellikle yalnız kaldığım zamanlarda, ruhumun benden çok daha yaşlı olduğu hissine kapıldığım olurdu. Eski eşyalara tuhaf anlamlar yükleyen birisi için, herhalde bu da normal sayılırdı.”
Benimle münasebeti olmayan bu vücudu, bu kafayı taşımak, bundan sonra bana daha güç gelecektir. Bunları bir yabancıyı besler gibi doyuracağım, oradan oraya sürükleyeceğim ve daima merhamet ve istihfafla seyredeceğim.