Aramızda tartışma, kavga veya herhangi bir anlaşmazlık olmamıştı. Aslında bal şeker de değildik. Ama işte öyle. Geçinip gidiyorduk. Bir sabah terasa çıktım, bir baktım. Aramıza duvar örülüyor. Biliyorum onlar örüyorlar. Kırmızı kiremitler küçük bir çocuk boyunu aşmış bile. İlk önce olanlara bir anlam veremedim. O an dekoratif bir şey diye düşünmüş olabilirim. Neden sonra, duvar hızla yükseldikçe, insan boyunu aşacağını sezer gibi oldum. Öğleye doğruydu sanırım. Bahçemdeki çiçekler nazlı başlarını gökyüzüne kaldırmış, soluklanıyorlardı. Paşabıyığım, mis kokulu, sarı havuzunu açmış, arılara davet yolluyordu. Begonvilim mor etekliğini sıvamış, güneşten pay almaya uğraşıyordu. Hepsinin hatırım sordum. Uzun kollarıyla birbirlerine sarılmış yaseminle hanımeline bakmaya gider gibi yaptım. Duvar boyumu aşmadan, öteki bahçeye şöyle bir göz atayım dedim. Usulca kiremitlerin arkasına saklanıp, parmaklarımın ucunda biraz yükseldim.