Buralara kadar vatan aşkına geldiğini zannetmişti. Oysa, meşakkatle geçen ayların sonunda, kendi kendiyle yüzleşmeye nihayet cesaret ettiği şu günlerde, vatan için değil, sadece bomboş hayatına bir heyecan katmak için gelmiş olduğunu fark ediyordu.
Oblomov içini çekerek:
— Evet doğru, yüksek matematik, ekonomi, hukuk okudum, dedi. Ama hiçbir işe yaramadı. Görüyorsunuz ya, bütün yüksek matematik bilgilerimle gelirimi bir türlü hesaplayamıyorum. Köye gittiğim zaman evde, çiftlikte, etrafta olup bitenlere baktım, hiçbirinin okuduğum hukukla ilgisini görmedim. Buraya geldim, ekonomi bilgisi işime yarar, dedim. Ama, dediler ki, bu bilgi çok sonra, ihtiyarlığında işine yarayabilir. Şimdilik bir mevki sahibi olmak gerek; bunun için de resmi mektup yazmasını bilmek tek şart. Böylece hiçbir şeyi benimseyemedim. Sadece bir beyefendi olarak kaldım.
Acı da verse hoşlanmadığımız kendimizle yüzleşebilmeli ve bu yüzden asla kendimizi lanetlememeliyiz. Kendini lanetlemek ya da kendine acımak insanın sorumluluklarını görebilmesini engeller.
İnsan durup dururken değil, sıkıntı ve mutsuzluğun tam ortasında mecbur kaldığı için, çıkacak başka bir yol kalmadığı için kendine dönüp tüm karanlık yanlarıyla yüzleşir. Bu yüzleşme her zaman kolay değildir. Kararlılık ve cesaret ister. Çünkü ne ile karşılaşacağını insanın kendisi bile bilemez.
“Izdırabın verdiği intibah zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar.”
intibah: Uyanış, gerçeği anlama.
Bazen bazı gerçeklerden kaçmaya çalışırken sığındığın hayalin sahteliğini anlayıp uyanırsın böylece kaçmak isteyeceğin gerçeklere yenisi eklenmiş olur. Elbette gerçeklerle yüzleşmek ve onları kabullenmek geretiğini bilir herkes, bilmek kolaydır zaten ama eyleme geçmek gerçekten cesaret gerektiriyor.