Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hüner sahibinin hazinesinin anahtarı ağızdaki dilidir, Sidi. Kapı kapalı olursa kim ne bilecek mücevheratçı mı, yoksa hırdavatçı mıdır? Erdemli kişilere ziyanı dokunan iki şey vardır, konuşmak gerekirken susmak ve susmak gerektiğinde konuşmak.
Sayfa 247
‘susmak mı, konuşmak mı, hangisi daha kahırlı bir karar veremiyorum.’
Reklam
Sonra susmak geliyor. İyi mi? Ve susmak içe doğru yaratılışıdır dünyanın, iyi mi? Konuşmak, düzene uymak, orta malı bir figür haline getirmek olmaz mı kendini? Ama her içe aktarış, her susuş; bir özleşme, verimli bir mayalaşmadır belki de. Sonra ben, yani ilgisizlik!.. "Neye rastlarsam öyleyim" olan.
yazmak mı, okumak mı? okumak mı, yazmak mı? okumak mı, düşünmek mi? düşünmek mi, yazmak mı? koşmak mı, yürümek mi? konuşmak mı, susmak mı? bıkmak, yorulmak, yeter demek, dayanamayacağım demek, yeter (gene) demek mi? yoksa ben bu işin içine ... mi? bilmiyordum. hiçbir şey bilmiyordum.
Hüner sahibinin hazinesinin anahtarı ağızdaki dilidir, Sidi. Kapı kapalı olursa kim ne bilecek mücevheratçı mı, yoksa hırdavatçı mıdır? Erdemli kişilere ziyanı dokunan iki şey vardır, konuşmak gerekirken susmak ve susmak gerektiğinde konuşmak.
Sayfa 213 - Kapı RomanKitabı okuyor
"Saadet bu ömrün neresinde?"
BİR ADA ARIYORUM Bir ada anıyorum. Gürültüden uzak. Sisten ve pislikten uzak. Bir ada ki, kıyılarını berrak deniz okşasın, yumuşak yumuşak. Tuzlu deniz koksun suları. Hani çocukluğumuzdaki gibi. Hani insanlar onu lağım kokutmadan önceki. Korkusuzca gireyim sularına. Kulaçlayayım doya doya engine doğru. Arınsın, dinlensin, “yaylasını alsın”
Reklam
Ne iyi geldi...
BİR ADA ARIYORUM Bir ada anıyorum. Gürültüden uzak. Sisten ve pislikten uzak. Bir ada ki, kıyılarını berrak deniz okşasın, yumuşak yumuşak. Tuzlu deniz koksun suları. Hani çocukluğumuzdaki gibi. Hani insanlar onu lağım kokutmadan önceki. Korkusuzca gireyim sularına. Kulaçlayayım doya doya engine doğru. Arınsın, dinlensin, “yaylasını alsın”
Yazmak mı, okumak mı? Okumak mı, düşünmek mi? Susmak mı, konuşmak mı?
Sayfa 113 - SEL YAYINCILIK
AHVAL OLSUN YA
Delikanlı bak hele, Senin yağmurların bu. Sussan her şey dinecek, Biraz gül her şey beyaz olsun. Delikanlı bu senin yolların, Senin kasvetli kaldırımların. Hele bir ıslık tuttur,
Nefsini terbiye et-Kalbini nurlandır-Kaderine yeniden bak!
İnsana zenginsin, fakirsin dendi halbuki o şükreden, sabredendi. Keramet istendi insandan,o, kötü ahlakı terk edip güzel ahlaka geçti. Sen ne iyisin,güzelsin dediler insana,o, kibirlenmekten, kendini beğenmekten, firavuna benzemekten korktu. Övdüğünü överken aşırı gitmekten, yerdiğini yererken ölçüsüz davranmaktan O'na sığındı. Nefsi hasta olanlardan olmadı. Ne zaman konuşmalı ne zaman susmalı diye sordular insana ,o, konuşmak hoşuna gittiğinde susmayı, susmak rahat verdiğinde konuşmayı irade etti. O'ndan ve vereceği rızıktan şüphe etmedi. Mal ve şehvet peşinde koşmaktan, dünyaya kapılmaktan kaçınarak nefsini terbiye etti, nefsi kaderine razı olacak hale geldi. Nefsimizin kirine bakmadan, üzerindeki kibir, bencillik, cimrilik, asabiyet… lekelerine aldırmadan her şeyi kendimize hak bilerek iyiyi, doğruyu, güzeli tekelimize alıyoruz ve kimse ördüğümüz enaniyet duvarını yıkamıyor ve maalesef kaybettiğimiz onca vasfa rağmen kendimizi insan sayıyoruz. Kaderimizde ne büyük rahmetler gizli göremiyoruz. Ailemize,akrabamıza, şehrimize, ülkemize, cinsiyetimize, doğduğumuz zamana… rahmetle bakamıyoruz ve nur hayatımızdan uzaklaşıyor. Oysa yol sadece kaderi, kaderini sevenlerin, nefsini mertebe mertebe terbiye edenlerin, nefsiyle şeytan arasından kalb-i selime ulaşanların yolu. İmanın görevi kalpte O'nun nuruna yer açmak değil mi? 26 Mart 2024
Reklam
Bir şeyler söylemek istiyordum, susmak istemiyordum. Suskunluğun başıma açtığı belalardan sıkılmıştım fakat bu kez... Bu kez konuşmak mı en büyük bela olurdu?
Sayfa 260Kitabı okudu
Upuzun Bir Cümle…✍️ İnsan, diyorum, ne kadar da susuyor bazen bir cümle için. Ne gelirse başa dilden, sözden gelirmiş. Yanıyor, kıvranıyor, acıyor, sancıyor, ne kadarda susuyor alabildiğine. Hariçte kısacık, özünde upuzun bir cümle. Susmasa, söyleyiverse belki bir nebzede olsa azalacak yanması. Kıvranması bitecek. Acısı dinecek. Sancısı kesilecek… Tek bir cümle için ancak bu kadar uzun susulabilir belki de. Bu kadar ince hesaplanır zamanı, yada söylensin mi, söylenmesin mi? Kıymeti mi artacak, değeri mi düşecek sözün? Çözecek mi düğümlenmiş dilleri, yoksa biriktirdikçe biriktirecek, susturdukça susturacak mı daha çok? Yerini bulacak mı, yoksa havada mı kalacak? Bir mânâya bürünüp kelâma mı bürünecek, yoksa âdil bir söz olarak mı kalacak yine? Yürekten dile hücum edip vücut bulmaya çalışan söz susturur insanı karşılık bulamıyorsa muhatabının gönlünde. Öyle bir susturur ki hem; daha önce kimse böyle susmamıştır, kimse çıldırırcasına sıkmamıştır dişlerini böylesine. Aşkı kilime dokuyanlarınki bile susma değildir susmaktan. “Ayrılıktan zor belleme ölümü…” diyor ya şâir, konuşmak hiç de zor değildir susmaktan. Ölmekse susmak, susmak hep bir ayrılıktır. Gitmek isteyip gidememek, defalarca gidip görememektir. Bitirmemecesine anlatmak, anlatmak, anlatmaktır bir yandan susmak. Adına türküler yakmak, üçüncü, beşinci, onuncu, daha bilmem kaçıncı şahıslara anlatmak ama muhatabına anlatamamaktır susmak. Hariçte kısacık, tek bir kelimelik, özünde upuzun, söylene söylene bitirilemeyen bir söz… Upuzun bir cümledir özlemek…✍️🌷
620 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.