‘’Ben birinin beni sevebileceğini dair inancımı kaybettim
Çekilecek bir insan değilim takıntılarım var
Çok duygusalım hemen her şeye dağılabiliyorum
Çok düşünürüm çok ağlarım çok konuşurum çok susarım
Kendi içime atarım dertlerimi kimseyle paylaşmam
Derdim yokken de kendime dert yaratırım
Sürekli kendime kızar, arıza çıkarırım
Kavgaların sebebi de benimdir çoğu zaman
Ben sanırım kendime düşmanım ..’’
Can sıkıcının biriyim sizin anlayacağınız. Az konuşurum. Daha çok dinlemeyi severim. Benim de anlatacaklarım vardır tabii. Gene de konuşmak istemiyorum.
Ellerini yüzümde gezdir,
Sil alnımdan yorgunluğu,
Gözlerimin altından
Yaşamak korkusunu al,
Sonra sen de gözlerini kapat,
Bırak, ellerin sessizce düşünsün
Düşüncende yaşamak isterim ben senin:
Bir gün en yalnız saatinde
Parmak uçlarından
Ve avuçlarından
Gelip konuşurum seninle...
Konuşurum o da konuşur, üzülürüm o da üzülür, duygudaşlığı ile beni avutur, “Üzme kendini zavallı yalnız kız, ben olurum sana arkadaş.” der. Gerçekten de iyi bir arkadaş bana, tek arkadaşım, kız kardeşim.
Kitabı okuyalı tamı tamına 5 ay oldu. Ama ben inceleme yapma yetisini daha yeni görüyorum kendimde. Ne cesaretle gidip elime bir Oğuz Atay kitabı almıştım, nasıl okumuştum bilmiyorum, sanki bir hayalden ibaret her şey.
Kitapta her şey o kadar belirsizdi ki, kitabı okudum mu, yoksa bir film izledim de onun repliklerini mi hatırlıyorum, yoksa Hikmet
"Araştırmalar gösteriyor ki, boşanmaların büyük çoğunluğunun sebebi evliliktir." Hadi canım sende ciddi olamazsın. :)
Gevezelik》Yine ortalığı karıştıran kitaplardan bir tanesiyle karşınızdayım. Kimi çok alıntı ve inceleme yapmamı istedi kimi kitap hemen bitsin de kurtulalım <şu acımasız gerçeklerden> dedi yani sonrasını ben
... Kızın babası, Ali Beye kızını verirken şunları söylemişti:
-Bak oğlum, ben herşeyi açık açık konuşurum. Ben kızımı bir çiçek gibi büyüttüm. Çok nazlı yetişti. Değil yemek yapmak, ev işi görmek, kahve bile pişiremez.
Ali Bey her şeye boyun eğecekti. Çünkü seviyordu, çünkü sevgilisi çok güzeldi.