Sadizm, bir insan yığınının öteki yığınını denetim altında tuttuğu, serpilmesine izin vermediği durumlarda yeşerirdi. Sömürücü denetim, sömürülen kitlenin bağımsızlığını, haysiyetini, eleştirel düşüncesini, üreticiliğini yok eder; bunların yerine koyduğu eğlencelikler, sömürülen yığının kişiliğinin gelişmesini önlerdi.
Roma imparatorları kullarını gladyatör dövüşleri ile eğlendirilerdi.” dedi Günay, “Şimdi, televizyonlar cinayet, savaş, terör, her türlü sapıklıkla eğlendiriyor. Magic Box denilen Türkçe sözlü Amerikan televizyonuna bak! Sunulan eğlence ve heyecan, ‘neş’e değildir! Coşku, özgürlük gerektirir; ama denetleyen grup buna asla izin vermez! Sonuçta ortaya çıkan, gittikçe büyüyen bir hortum gibidir. Denetim altında tutulan kitlenin bireyleri kendilerini bomboş ve iktidarsız hissederler. Türkler gibi.” “‘ Onların her şeyini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun hale geldiler !” dedim, “Orient”e nasıl kıyıldığını anlatan Louis Massignon’dan alıntı yapıyordum. Bakınız, “Oryantalizm” Edward Said! “Evet. Aynen öyle,” dedi Günay, “Türk’ün içi boşaldı! Kendimizi gerçekten de iktidarsız hissediyoruz. Sindik. Korku içindeyiz; yarın ne olacak korkusu, gelecek korkusu, hiçbir şeyi doğru yapamayacağımız korkusu, asla adam olamayacağımız korkusu. Çocukluğu, sürgit aşağılanmakla, dayakla geçmiş yetişkinlerin ruh hali bizimkisi.