Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ölümün insanoğlunun başına gelen iyiliklerin en iyisi olup olmadığını kimse bilmiyor, ama güya başa gelebilecek en büyük kötülük olduğunu sandıklarından ondan korkuyorlar. Birinin bilmediği bir şeyi bildiğini sanması cehaletin en utanç verici türü değil midir?"
Sayfa 47 - İş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Bilmediklerini itiraf etmekten korkuyorlar.
Koridor Yayıncılık
Reklam
Kolumdan çekiyorlar, beni yerime oturtmak istiyorlar. Hesaplaşma sırası kendilerine de gelir diye korkuyorlar.
Beni yarım ömürdür küçülttüler, küçük görmek istediler. Sanki ben küçük olunca kendileri daha büyük olacaklardı. Oysa ki bana küçük deyen büyümedi. Büyük deyen de küçülmeyecek. Ama bilseler. Böyle çok adam gitti. Şimdi ise bana büyük deseler küçüleceklerini sanıyor, korkuyorlar. Oysa ki korkulacak hiçbir şey yok. Sonuç belirli, yalın ve kesin.
"Sanıyorum, insanlar korkuyor" dedi, Eloise."Kendi çocuklarından korkuyorlar" Eger bu doğruysa dedim, çocuklarında kendi hatalarının ve kabahatlerinin kaydını bulduklarındandır.
Sayfa 138Kitabı okudu
"İnsanın birini etkilemesi demek ona kendi ruhunu vermesi demektir de ondan. Bu insan kendi doğal düşünceleriyle düşünmez artık, kendi doğal ihtiraslarıyla yanmaz. Erdemleri sahici değildir. Günahları -günah diye bir şey varsa eğer- ödünçtür. Bu insan başka birinin müziğinin bir yansıması olup çıkar, kendisi için yazılmamış bir rolde oynayan bir aktör. Yaşamanın amacı kişinin kendini geliştirmesidir. Doğamızın gereğini kusursuz olarak gerçekleştirmek: İşte her birimizin burada olmamızın nedeni budur. Oysa şimdilerde insanlar özbenliklerinden korkuyorlar. Görevlerin en yücesini, yani kişinin kendi özbenliğine olan görevini unutmuşlar. Hayırseverliklerine diyecek yok. Açları doyuruyor, dilencileri giydiriyorlar. Gel gör ki kendi ruhları aç, çıplak. Soyumuzda cesaret diye bir şey kalmamış. Belki de hiçbir zaman yoktu. Toplum korkusu -ki ahlakın temelidir-, bir de dinin püf noktası olan Tanrı korkusu: Bizi yöneten iki şey işte bunlar." şey işte bunlar
Reklam
“Burada öğrettiklerine göre varoluşun çoğu ıstırap çekmek. Istırap da arzulardan geliyor. Demek ki eğer arzuları ortadan kaldırabilirsek, o zaman ıstırabı da kaldırmış oluruz. Bu tabii doğru bir bakıma. Dünyada çok ıstırap, çok sefalet var, tamam; ama bir yığın da zevk var. Eğer bir insan ıstıraptan kurtulmak uğruna tüm zevkleri de en baştan reddediyorsa, ne kazanır? İçinde ne ıstırap ne de zevk olmayan bir hayat boş bir hayattır. Nötr bir hayattır. Aslında lamaların amacı da yoklugun hiçliği zaten. İsteyerek hiçliği aramak ise yenilgiden bile beter. Kudra, bu teslim olmak demek. Korkakça teslim olmak. Bu zavallı yavru bebecikler, acı çekmekten öylesine korkuyorlar ki, hayatın en tatlı zevklerini feda edip canlarının yanmasından o sayede yakayı sıyırıyorlar. Bu tür bir zayıflığa insan nasıl saygı duyar? Bilerek yavanı, sıradanı, güvenliyi kucaklayan, bunu sırf hayal kırıklığının getireceği acıdan kurtulmak için yapan bir insanı, nasıl bağrına basabilirsin?”
Sayfa 128 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Kandil mumu :
“Türbelerde yanan kandil mumu gibiyim; kim istese, üfleyip söndürebilir beni ama başlarına bir şey gelmesinden korkuyorlar.”
Sayfa 86 - Tekin YayınlarıKitabı okudu
Ben de şu nikbinlikten istiyorum.
Benimle beraber diploma alan arkadaşlarımın arasında istikbalden şüphe edenler var: "Acaba istediğimiz kadar mesut olabilecek miyiz? Düşündüklerimizi elde edebilecek miyiz?" diyorlar. Korkuyorlar, düşünüyorlar... Kimsenin fikrine karışmam. Fakat ben kendi hesabıma çok nikbinim. Gencim, çalışkanım, sıhhatim yerinde. Gözüm fazla ilerlerde değil.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.