Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
481 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
SERENAD...
Max, Nadia, Maya,Mari… Sırf birilerinin iktidar savaşı uğruna parçalanmış hayatlar, değişmek zorunda bırakılan kimlikler ve dini inançlar İster müslüman, ister yahudi, ister hristiyan vs. ol. Acı her bir dinde aynı. Gerçekten hiçbir iktidar masum değil. Bazen tarafsız olmakta ağır kayıplara neden olabiliyor. 769 kişiye mezar olan Struma gemisi gibi… Kitap beni her konuda o kadar etkiledi ki. Bir çok konuya değinilmiş. Sadece 1930 ların Almanyası’nda yaşanan ve bütün dünyayı etkilen olaylar değil, , Türkiye de yaşanan kriz, genç, dul ve çocuklu bir kadın olarak ayakta kalmaya çalışmanın zorluğu, herkese ve her şeye karşı oluşturulan önyargı… Uzun zaman etkisinden çıkamayacağım bir kitap.
Serenad
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136,1bin okunma
Ona kriz diyorlar; ama asıl adı düzenbazlık. Para az değil; hırsızlar çok kalabalık. Eduardo Galeano
Reklam
Umursama seviyesini ayarlayamamak.. ya kriz geçirecek kadar fazla umursuyorum ya da komple salıyorum ortası yok.
Umursama seviyesini ayarlayamamak.. ya kriz geçirecek kadar fazla umursuyorum ya da komple salıyorum ortası yok.
480 syf.
7/10 puan verdi
"Küçükken üzerime örttüğüm yorganın beni her kötülükten koruyacağını sanırdım." 7/10 Bazen eğlenerek bazen kriz geçirerek okuduğum bir kitap ile geldim. Kısaca konusu Hatay'ın en tanınan adamı, torunu Mihrinazı varisi ilan ediyor ve bu paranın peşine bir çok kişi düşüyor. Dedesi onu korumaya çalışırken erkek karakterimiz işin içine dahil oluyor ve o da kızı korumaya başlıyor. Mihrinaz'ın şımarıklığı bazen o kadar sinir bozucuydu ki. Tamam anlıyorum bazı yerleri ama yaptığı bazı şeyler kötüydü. Zamiri görmek için Cihanı kullandığı yerde onu anlamak benim için daha zordu. Genel olarak çabalaması ve sevdikleri için savaşmasını sevdim. Bazı yerlerde Zamir ile beraber çocuklaşıyordu ve o yerleri çok sevdim( gerçek hayatta görsem bu ne be derim). Zamir karakteri aşırı tatlı ve korumacıydı. Bu abi benim favorim. Bir diğer favorim Baran. Bal olsa da yesem. Kitabın konusunu çok sevdim. İkinci kitabını da okurum ama yazarın kalemi burda diğer kitaplarına nazaran daha güçsüzdü gibi. Bazı betimlemeleri hoşuma gitmedi ve olayla ilişkilendiremedim. Bir kaç betimleme eksik olsaydı daha iyi olurdu Birde kitabın sonu... Çok çok yanlış yerde bitmiş gibi hissediyorum. Mesela o kaza sahnesinde bitebilirdi. İkinci kitaba dair bir merakımız olurdu. Böyle biraz sönük kalmış. Her yaş grubuna uygun.
Halef 1: Düş
Halef 1: DüşLeman Veli · Ephesus Yayınları · 20211,321 okunma
Komşular ve halklar olarak, belirgin bir kriz durumu yaşanmasa bile karşılıklı ilgi ve hizmet ruhunu yaşatmayı öğrenmemiz gerek.
Reklam
ne gereği var şimdi bu tartışmanın bea..
Mübeccel Namık, 1930 güzellik kraliçesi seçildi. Yarışmayı yine Cumhuriyet gazetesi düzenledi. 48 aday katıldı. Jüri heyeti 60 kişiydi, yarışmacılardan daha kalabalıktı. Yarışma o kadar popülerdi ki, herkes jüriye dahil olmak istiyordu. Jüri heyetinde Abdülhak Hamit Tarhan, Halid Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Şükûfe Nihal, Sabiha Sertel gibi, edebiyat, sanat, basın dünyasından şöhretler vardı. 1929 yılında Türkiye’nin ilk güzellik kraliçesi seçilen Feriha Tevfik, 1930 yılındaki bu ikinci yarışmaya da katıldı. İkinci seçildi. Kriz çıktı. Kaybetmeyi kabullenemedi. Gazetelere ağır sözlerle röportaj verdi, “hakkımı yediler” dedi. Mübeccel Namık’ın “şişman” olduğunu söyledi. “Şarklı erkekler etten buttan hoşlanıyor” dedi. “Güzellik inceliktir” dedi. “Avrupalı olalım diyoruz ama, bu kadar şişman kadınları Avrupa’da müsabakaya bile almazlar, tartsan 90 kilo gelir” dedi. Yani bir tek saç saça baş başa girmediği kalmıştı! Mübeccel Namık 1.72 boyunda, 70 kiloydu. O da Feriha Tevfik’in zayıf olmasıyla alay etti. “Tombul olmayı sivrisinek olmaya tercih ederim” dedi! E haliyle, gazetelerin en önemli konusu buydu. Ama, Mübeccel’in güzelliği konusunda herkes hemfikirdi. Tüm adayların tek tek fotoğrafları yayımlanmıştı, vatandaşlar kuponla oy kullanmıştı, vatandaşlar da jüri heyeti gibi Mübeccel’i seçmişti. Fransa’ya gönderildi, Cannes’da düzenlenen Avrupa Güzellik Kraliçesi yarışmasında Türkiye’yi temsil etti, dereceye giremedi.
504 syf.
4/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Her sayfasında ayrı bir kriz geçirdim öyle böyle değil Fallon’un hareketleri öyle mantıksızdı ki anlatamam böyle güzel bir kurgu ana karakter tarafından nasıl berbat edilir hâlâ şaşkınım. Sadece son 50 sayfasında hareketlilik vardı. Fallon aslında korkusuz bir karakter ama mantığı bir çocuk gibi sürekli Lorcan’a hakaret edip tepeden bir bakış
Çarpan Yürekler Evi
Çarpan Yürekler EviOlivia Wildenstein · Olimpos Yayınları · 202425 okunma
Mağrib’de Kriz
“İsrail’in birinci önceliği, Müslüman komşular arasında kalıcı problemler meydana getirmek ve çatışmaları körüklemektir.”
Mobbing Bank Diyor ki;
Kapitalizm, kendi ürettiği düzenbazlığa kriz diyor. Önder Karaçay
Reklam
Eğer ilkelerimiz zihnimizde çok net değilse, özellikle kriz anlarında ilkelerimize göre hareket etmek imkansız hale gelir. Kriz anlarında çok hızlı tepki vermemiz gerekebilir. Bu nedenle iyiliğin, doğrunun,hakkaniyetin, adaletin, ahlaki olanın bizde refleks haline gelebilmesi için daha önce belirttiğimiz gibi kişinin ilkelerinin sıkıca belirlenmiş, sonra da küçük küçük denemelerle bu ilkelere uyarak başarıyla çıkmış olması gerekir.
Sayfa 260Kitabı okudu
Birinci döngü - Yükseliş: Bu döngüde sosyal düzenin mevcudiyeti de ona dair talep de yüksektir. Kâhin arketipi doğar. İdealist akran kişiliğiyle tanımlanır. Kuşağın tutumu dominanttır. Kurumlar güçlü, bireysellik zayıftır. Toplum ulaşmak istediği yere kolektif olarak gitmekte kararlıdır. Kurumlara güven vardır. İkinci döngü - Uyanış: Bu döngüde sosyal düzenin mevcudiyeti yüksektir, ancak düzene dair talep düşer. Göçebe arketipi doğar. Reaktif akran kişiliğiyle tanımlanır. Kuşağın tutumu resesiftir. Özerklik artar. Kurumlar eleştirilmeye başlanır; bireysellik güçlenir. Üçüncü döngü - Çözülme: Bu döngüde sosyal düzenin mevcudiyeti de ona dair talep de düşüktür. Kahraman arketipi doğar. Sivil akran kişiliğiyle tanımlanır. Kuşağın tutumu dominanttır. Kurumlara inanç zayıflar, toplumsal kargaşa yayılır. Dördüncü döngü - Kriz: Bu döngüde sosyal düzenin mevcudiyeti azdır, ancak düzene dair talep artar. Sanatçı arketipi doğar. Uyumlu akran kişiliğiyle tanımlanır. Kuşağın tutumu resesiftir. Yurttaşlık bilinci canlanır. Toplumsal amaç ifade alanı bulmaya başlar..
Sayfa 27 - Mundi KitapKitabı okuyor
İnsanlar kusursuz değiller, ancak karşılarındakilerle empati yapabilirler ve büyük resmi görebilirler. İnsanların aksine otonom silahlar ise eylemlerinin sonuçlarını anlama yetisine, savaşın eşiğinden dönme becerisine sahip değiller. Otonom silahlar kriz anlarındaki insan karar alma süreçlerinin tümünü ortadan kaldırmayacaktır, ancak sıkı bir düğüm atma potansiyelleri vardır. Hatta bu öyle ileri gidebilir ki, artık geri dönüşü olmayabilir.
Sayfa 413Kitabı okudu
İç savaş için bir dış "patlayıcı fünyeye" ihtiyaç vardır, bu patlayıcı fünyenin Anadolu'ya yabancı ikinci bir millet olarak getirilen Suriyeli Araplar olması tasarlanmıştır. Her ne kadar çok farklı bir teolojik, sosyolojik, tarihi kategori olan ensar muhacir ilişkisini siyasal bir masala dönüştürerek Türk halkının önüne koyanlar, Suriyelilerin suça karışma oranının Türkler'in suça karışma oranından daha az olduğunu iddia etseler de durum öyle değildir. Uluslararası kriz grubu tarafından açıklanan rakamlara göre sadece 2017 yılında Suriyeliler ile Türk vatandaşları arasında 181 şiddet olayı gerçekleşmiş ve 35 kişi hayatını kaybetmiştir. Öte yandan 2011'den Haziran 2020'ye kadar Suriyelilere yönelik toplam 141 toplu saldırı ve şiddet eylemi gerçekleşmiştir. Bunlar ısrarla dikkat çektiğimizde ateşlenmek istenen iç savaşın uzaktan gelen ayak sesleridir.
Her kriz, kılık değiştirmiş bir rota düzeltme fırsatıdır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.