Eyy sevgili…!
ne zaman nefesiz kalsam,
pencereleri açarak değil,
fotoğraflarına koşarak nefeslenirim, bilesin.
.
-üşümelerimde,
sarınabileceğim bir tek gülüşün kaldı ey can
gülüşün ki
buğusu üstünde kurabiye kokulu yorgan-
"Çok dayak yedin mi?"
"Çooooooook, sayısız dayak yedim."
"Kimden, ne için?"
"Annem dövdü ama, o başka, o benim iyiligim için. Annem dövdü, çok dövdü.."
"Niçin dövüyordu?"
"Evde yaramazlık yapıyordum. Bana kurabiye veriyordu, götürüyordum onu satıyordum sinemanın önünde."
"Kurabiyeleri sana ye diye mi veriyordu."
"İki tepsi kurabiye yapmıştı annem misafirler için.
Evde annem misafirleri bekleyedursun, ben kurabiyeleri alıyorum sinemanın önünde satıyorum. Evde annem beni bekliyor ki... O biçim..
Güzel ve kaliteli kitapları ikiye ayırıyorum: Bir an önce bitirme arzusu oluşturanlar ve olabildiğince geç bitirme arzusu oluşturanlar. ‘Adsız Sansız Bir Jude’ benim için olabildiğince geç bitirme arzusu oluşturan bir metin oldu. Daha ilk sayfadan yakalayıp beni içine çekmeyi, metni yaşatmayı başardı ve geçirdiğim bu on bir günlük okuma süreci
Abur cubur alışkanlığınıza son vermek istemenize rağmen kendinizi bir kurabiye daha alırken yakalarsanız yüksek sesle, "Bu kurabiyeyi yemek üzereyim ama ona ihtiyacım yok. Onu yemek bana kilo aldıracak ve sağlığıma zarar verecek," deyin.
Teyzem bitmeyen bir kömbe hamuru yapmış, bir haftadır tüm şehri kokutan kömbe otu, tarçın, karanfil, muskata, bilmem neye bizde eklendik çok şükür. Sanırım tüm bölge bize bayrama gelecek yoksa bu kadar kömbe yapmazdık. Acil bi bahane bulup annem ve teyzemlerden kurtulmam lazım 🥴
Kömbe: ramazan bayramında yapılan geleneksel baharatlı kurabiye, yoğurtlu turta, ve kuru baklava tarzı bişe..✌🏻
“Kendi sınırların seni çarmıha geriyor. Körü körüne yaptığın seçimler değiştirilemiyor; bu saatten sonra geri alınamıyor. Fırsatın vardı; kullanmadın. İlk günahın çamuruna batmış, kendi sınırlarında debelenip duruyorsun. Çıkıp bir yürüyüş yapmaya bile karar veremiyorsun: Bu bir kaçış mı yoksa bütün gün odana kapanıp kalmak yerine ferahlatıcı bir
Öncelikle çok güzel seri olduğunu belirtmek istiyorum. Bu seriye neden bu kadar bağlandığımı bilmiyorum. Tamam tamam buldum galiba ben de tıpkı Emir gibi Romeo ve Juliet hayranıyım. Zaten kitaplarda da çokça Romeo ve Juliet ayrıntıları var.
Serinin konusu ise umarım kısaca anlatabilirim çünkü biliyorum ki bir başlarsam kendimi tutamayacağım ve her ayrıntısını anlatacağım. Sahra çocukluğundan beri arkadaşının ağabeyi Ahmet'e aşık olduğunu zannetmektedir. Zannetmektedir diyorum çünkü daha gerçek aşkı tatmamıştır. Bir gün şımarık Romeo'nun partisine katılır ve orada Emir'in hayatını kurtarır. Emir'in de dediği gibi belkide Sahra'nın dünyaya gelme amacı o gece Emir'in hayatını kurtarmaktı. İlk iki kitapta Sahra ve Emir birçok macera yaşamıştır ve ikinci kitabın sonuna doğru Sahra duygularından emin olamadığı için ayrılmışlardır. Bu kitapta ise ayrı geçirdikleri 5 yıl boyunca neler yaptıklarıyla başlar. Ayrıca hikayeye yeni karakterler girer; kitap boyunca sinir olduğum ama sonunda öyle birşey yaparak üzüldüğüm Yasmin, Miguel, Naz ve hüzünlü kırmızı kurabiyem Rosa...Kitabın sonunda Sahra ile Emir tüm engelleri aşarak mutlu sona kavuşurlar. Ve son olarak;
"Binlerce kez beter olsun gece senin ışığın yoksa!"