Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mizah, güzel kokularını taşıyan latife rüzgârının esmesine dairdir. O latifeler, gonca gibi dudakları güldürürler, gönüllerde gül gibi açarlar.
Sayfa 73 - Hasbahçe yayınları
İrfan memleketine faydalı bir adam olmak için cidden çalışır. Fakat memleketimizde en gayretliler için bile ciddi tahsilin hemen hemen imkânsız olmasından ötürü bir kısım zamanını böyle bir nevi hikmetli ve fenni latifeler ile geçirirdi. Sahip olduğu ilmi bilgiyle gururlanırdı. Birçok konuda akranı bulunan diğer gençleri sığ görüşlü sayar, gözlüğünün altından merhametli bir küçümseme ile seyrederdi. Yabancı kitaplarından edindiği yeni fikirleri bu İstanbul'daki hayatına tatbik edebilmekte pek güçlük çekiyor ve felsefi düşüncenin, filozofluğun, ilim ve irfanın esasını şikâyet zannediyordu. Hiçbir şeyden memnun değildi. Memleketinden, milletinden, ailesinden hemen her şeyden şikâyetçiydi. Ev halkının, mahalle ahalisinin, kısacası bütün başkent³ sakinlerinin cehaletlerinden pek usanmıştı
Sayfa 20 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Taze goncanın ağzı türlü latifeler söyler. Al yanaklı gül gülüp açılsa şaşılır mı?
Sayfa 22 - İş Bankası Kültür Yayınları
Her insanın sahip olduğu pek çok duygu vardır. Sevgi, korku, sinir, heyecan gibi... Şimdi, birisi çıkıp dese ki, "Ya heyecan diye bir şey yok, kendinizi kandırmayın." Kurtlar, kuşlar da dâhil hepimiz güleriz onun öne sürdüğü bu görüşe. Peki ya, "Bu heyecanın rengi var mıdır, kaynağını nereden almıştır, kısacası mahiyeti nedir?" deseler cevap veremeyiz. Çünkü mahiyeti meçhuldür, bilinmez. Buradan anlıyoruz ki, duygular, ruh, melek, Allah ile arandaki bağı sağlayan latifeler gibi pek çok şey vardır ki varlığı açıkça belli olduğu halde mahiyeti bizce meçhuldür. İşte mahiyeti bilinmeyip varlığı apaçık belli olan en zirve örneğimiz de "irade"dir. Canının istediğini yaptığın bir seçim alanının varlığı apaçık belli iken nereden, ne kadara, nasıl aldığın konusunda hiçbir fikrin yok! Çünkü bu noktalar meçhuldür, bilinmez. Fakat senin bilmemen onun olmadığı anlamına gelmez. Zira bu dün- yadaki her şey senin malumatına münhasır (bilginle sınırlı) olmak zorunda değil. Senin ilminde olmaması o şeyin olmadığı anlamına gelmez.
Hem senin mahiyetine öyle manevî cihazat ve latîfeler vermiş ki; bazıları dünyayı yutsa tok olmaz. Bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş, bir batman taşı kaldırdığı halde; göz, bir saçı kaldıramadığı gibi; o latîfe, bir saç kadar bir sıklete, yani gaflet ve dalaletten gelen küçük bir halete dayanamıyor. Hattâ bazan söner ve ölür. Madem öyledir; hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan bütün letaiflerini onda batırma. Çünki çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında; gök, yıldızlarıyla beraber içine girip garkoluyor. Hardal gibi küçük kuvve-i hâfızanda, senin sahife-i a'malinin ekseri ve sahaif-i ömrünün ağlebi içine girdiği gibi; çok cüz'î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.
Sayfa 133
Reklam
... Latîfeler kurbanıdır yüreğim ...
Ben kimden yana
"Benim türlü latifeler edile edile adam asıldığını da görmüşlüğüm vardır."
Sayfa 138 - İnkîlap Kitabevi
Mesela, Hazret-i Peygamber aleyhissalâtü vesselâm hakkında beşeriyet itibarıyla çok imkân-ı zatiye hatırına geliyor ki imanın cezim ve yakînine zarar vermez. Fakat o, zarar verdi zanneder, zarara düşer. Hem bazen şeytan, kalp üstündeki lümmesi cihetinde Cenab-ı Hak hakkında fena sözler söyler. O adam zanneder ki onun kalbi bozulmuş ki böyle söylüyor. Titriyor. Halbuki onun titremesi ve korkması ve adem-i rızası delildir ki o sözler, kalbinden gelmiyor, belki lümme-i şeytaniyeden geliyor veya şeytan tarafından ihtar ve tahayyül ediliyor. Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki latîfe var ki ihtiyar ve iradeyi dinlemezler belki de mes’uliyet altına da giremezler. Bazen o latîfeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyorlar, yanlış şeylere giriyorlar. O vakit şeytan o adama telkin eder ki: “Senin istidadın hakka ve imana muvafık değil ki böyle ihtiyarsız bâtıl şeylere giriyorsun. Demek senin kaderin, seni şakavete mahkûm etmiştir.” O bîçare adam, yeise düşüp, helâkete gider.
Sayfa 76 - Sözler
350 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.