Ocak 2010'da Assos Yayınları tarafından basılmış bir şiir kitabı. İsmet Değirmenci'nin kaleme aldığı bu eser 127 sayfa. 1990 ve 2004 yılları arasında yazdığı şiirler 14 yıllık birikiminin sonucu. Yazarın bu kitabıyla ilgili olarak Oruç Aruoba kitabın arka kapağında 'Gemi Ne Zaman Gelecek' eseri için destekleyici mahiyette kısa bir yazı yazmış.
Kendi sığındığı adasının sessiz kıyısında yalnızlık ve beklemenin yalçın kayalıklarında denizin tuzu yüreğine çarpa çarpa dizeler yazmış. Ada, deniz ve gemi sarmalında şiirler buram buram yağmur bulutlarıyla bize serinlik ulaştırıyor. İnsanın kendinden yine kendine olan, biten ve dönen umut kırıntılarının ışıltıları devri daim yapıyor özellikle yalnızlık üzerinden. Yosun kokan denizin kıyılarında beklemekten ve umut etmekten yorulmuş bir şairin hüzünlü dizelerini okurken, poyrazında üşümüş hissettirecek gibi duruyor kitabı..
Denizden ve kendi adasından kopamayan deniz ve mavi sevdasına olan tutkusuna şahit olmamak mümkün değil İsmet Değirmenci'nin.. Ben okurken bunları hissettim. Kitabı bitirdikten sonra bende bıraktığı izlenim bu yönde. Şiir türünde şiir sevenlere sunulmuş arzu eden okuyabilir.. Özellikle tatlı esen rüzgârla ve denizin iyot kokusu eşliğinde okursanız; rüzgâr, deniz değil ama melankolik olarak bu kitap çarpacaktır sizi..
'Ruhumda sevgi duygularının canlı canlı parıldayan ve titreşen gökkuşağı giderek soluyor, yerine, sık sık her şeye karşı parlayan mavi, zehirli öfke alevleri titreşiyordu. İçimde derin bir memnuniyetsizlik hissediyor ve bu cansız, tekdüze anlamsızlıklar arasında hissettiğim yalnızlık duygusu kalbimde daha çok yer ediyordu'
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben
İşte şu begonya, işte yalnızlık
İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda
İşte yok oluşumdan doğan kent
Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız
Ben dediğim koskocaman bir oyuk
Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda
Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda
Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki
Yetişip
...uzak diyarlarda batmakta olan güneşin altında sonsuza kadar uzandığı bu sahil şeridi, gümüş renk pırıltılar saçarak mavi rengin içinde süzülüyordu; köpük köpük iri dalgalar çılgın boğa hızıyla sahil şeridine çarpıyordu
Güneş bunların arasında batıyordu, etrafı değiştiren kendisi değişmeyen Tanrının bu gözü, yalnızlık içinde, sık sık kor gibi tertemiz yuvarlak bir disk gibi, sahili takip eden sonsuz suyun üzerinde ışıl ışıl bir yol çizerek batıyordu ve ışıklarını sahil boyunca ilerleyenlerin üzerlerine bir örtü gibi atıyordu, bu örtünün ortasında da tıpkı şenliklerde olduğu gibi altın ve gül renkli görünümüyle insanların ruhuna göksel inandırıcılık olgusunu harika bir şekilde indiriyordu veya İlahî yaşamın melankolik ve hüzün veren ruh hâlini bu şekilde belli ediyordu.
İçinde sekiz öykü bulunan hayatın içinden kurgularıyla okurun gönlüne taht kuran bir kitap. Okumuşlar, okumak için üniversiteye gelip hayatı başka boyuta evrilenler, fakirler, zalimler, terkedilmişliğin hüznünü çekenler, hayatı pisi pisine kayanlar, emek verip hüsrana uğrayanlar, futbol hayali kurup bunu gerçekleştiremeyenleri anlatan 2014 Sait
Sen buzul mavi, sen kaç yılın aynalı dolapları
Kırılan bardakları elbiselerin ve çocukları
Lekesiz gözleriyle ne kadar maviyse
o kadar hiç konuşmadıkları
Sen buzul, sen devamlı, sen..
Yaklaş bana, kimse hiçbir yere dokunmasın
Bana sessizlik et, düğümle saçlarımı
Çözülsün bu kartopları,
gece yanan fırınlar, içimin sayıları
Akıt kanımı biraz, kimse hiçbir şey söylemesin
Kimse artık hiçbir şey söylemesin
Bana yalnızlık et, birleştir yalnızları
Sen buzul, sen devamlı, sen..
Sen kaç yılın aynalı dolapları.