Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ey mavimsi zaman salla beni artık salla uyut ve uyandır beşiğinde bir kocaman kapıdan içeriye sok kalmış bugüne bir flütün eşliğinde ve giden geleceğe kutsal susuzluk
Reklam
KISA BİR HİKAYE - Kendime Notlar (2)
Oturduğu bankta sessizlikten doğan gerginliğin yarattığı rahatsızlığı hissettirmek için kıpırdandı. Ona bir asırmış gibi gelen ve düşüncelerin beynine akın etiği bu zaman dilimi, taş çatlasın 10 dakika kadar ya var ya yoktu. Bunu kendisi de biliyordu. Ama içten içe inkar ediyordu. ( Çünkü ona göre dalgın zihinler hep böyleydi; Ne zaman ki
İşte size adamotu kökünü sökmede en sofistike önlem tavsiyesi, ama önce nasıl yetiştirileceğine dair bir kelam. Pek çok insan, Zümrüdüanka gibi mitsel yönünü bilir fakat botanik dünyasında adı Mandragora ofoicinarum var vernalistir ve Yunanistan'da, Doğu Akdeniz'in her yerinde ve Kuzey Afrika'dan İspanya'ya uzanan kuşakta vahşi
Sayfa 91 - Alef YayıneviKitabı okudu
Bir pazar günü akşamüstü saat altıda Amaranta Úrsula'nın doğum sancısı tuttu. Aç kalmamak için etlerini satan kızların o hep gülümseyen maması, Amaranta Úrsula'yı yemek masasının üstüne yatırdı, kendisi de bacaklarını iki yana ayırarak onun karnının üzerine oturdu ve Amaranta Úrsula'nın çığlıkları, heybetli bir erkek çocuğun bağırtısıyla bastırılana kadar karnını ez di durdu. Amaranta Úrsula gözyaşlarının arasından, oğlunun iriyarı Buendialardan biri olduğunu, bütün José Arcadiolar gibi güçlü ve yılmaz, bütün Aurelianolar gibi gözlemci ve önsezili olduğunu gördü. Bu çocuk, soyu yeniden başlatacak ve bütün kötülüklerden, yal- nızlıklardan arındıracaktı, çünkü yüzyıl içinde tohumu aşkla atılmış tek insan o oluyordu. Amaranta Úrsula, "Bu gerçek bir yabani," dedi. "Adını Rodrigo koyalım." Kocası, "Hayır," diye karşı çıktı. "Adını Aureliano koyacağız ve Aureliano tam otuz iki savaş kazanacak." Ebe, çocuğun göbeğini kestikten sonra, Aureliano' nun tuttuğu lambanın ışığında çocuğun göbeğini kaplayan mavimsi, yağlı pisliği bezle silmeye başladı. Çocuğu karınüstü çevirdikleri zaman öteki erkeklerden bir fazlalığı daha olduğunu fark ettiler. Eğilip baktılar. Bir domuz kuyruğuydu bu.
Sayfa 455 - CAN yayınları, 83. BaskıKitabı okudu
III Ey mavimsi zaman salla beni artık Salla uyut ve uyandır beşiğinde Bir kocaman kapıdan içeriye sok Kalmış bugüne bir flütün eşliğinde Ve giden geleceğe kutsal susuzluk
Reklam
MAVİMSİ ZAMAN I Bir kuşun havada çizdiği yuvarlak Çok dar sonsuzluğun boynu bükük Doğru alnından vurulmuş güzel tutsak Gürültülerle çürüyor eski büyük Kulelerin içinde uğuldayarak
Önce eski aile fotoğraflarının bulunduğu poşeti açtı. Tamamen solmaya yüz tutmuş, kırklı yılların hemen hepsi ölmüş yüzleri. Tek parti zamanının kasaba törenleri. Çoktan ölmüş annenin, anneannenin, dedenin solgun gençlik fotoğrafları. Zeybek kıyafetinde objektife bakan ciddi suratlı adamlar. Unutulmuş bir zaman, unutulmuş fotoğraflarda hapsolup
Sayfa 100 - Dördüncü Gün 17 AralıkKitabı okudu
O zaman mavimsi ufuklar, bahçeler, kaymaktaşı içinde ağlayan su jetleri, öpücükler, sabah ve akşam şarkı söyleyen kuşlar hayal edeceğim...
balzac, sen misin?
Yapraklarla otlar, gölge ve yaz serinliğini aralarına almış, güneş, yeri neredeyse hiç lekelendirmemişti, sadece ot sapları ve titreşen küçük daireler göze çarpıyordu. Fakat ağaç gövdelerinin arasından bakıldığında, çit çizgisiyle, yaprak örtüsünün en alt dallarının çevrelediği yamaçtaki buğday tarlası, üzerine güneşin düştüğü, yeşillenmiş yatay bir şerit olarak gözler önüne seriliyordu; bazı dalların siluetleri aydınlığa uzanıyordu, aydınlık, gölge mahzenimize, ışığını uzak bir ülkeye düşürürmüşçesine iniyor, parlaklığında yeşilin neredeyse yitip gittiği güneş ışığı, giderek daha çok parlayarak, giderek daha kurşuni bir renk alarak, en sonunda üzerinde dolaştığı ve dinlendiği gökyüzündeki yıldızların mavimsi pırıltısına dönüşerek etrafı aydınlatıyordu. Dolaşan ve duran bu parlaklık, yazın ta kendisiydi. Etrafımızda tavuklar çimenleri gagalıyor, zaman zaman da gıdaklıyorlar, bahçe sınırındaki su birikintisinin oralardan bir böceğin ötüşü duyuluyor, böceğin basit, tiz sesi bir şarkı taşıyor kulaklarımıza. Patilerinin arasında taş olduğu halde Trapp, yanımızda yatıyor. Agathe, tarlanın aydınlığına sırtı dönük oturmuş; gözleri yaptığı işin üzerinde, ileri geri giden çıplak kolunun üzerinde, güneş halkacığı bir uçup bir konuyor.
koku öğesi yok hocam_ bir de koku olaydı_ iyiydiKitabı okudu
Reklam
Söylence
D şehri akşamın ilk karanlığı altında herhangi bir günü yaşıyordu. Güneş Antik Yunan zamanında yapıldığı söylenen şehir kalesinin ardına sinerek eğleştikten sonra kaybolmuş, son ışınlarını umarsız bir akşam yorgunluğu yaratırcasına sunuyordu. Yaz, kış şehrin üzerinden eksik olmayan, seyrelmiş sis tabakasına benzeyen buğu yine şehrin üzerine
Mavimsi Zaman
Sen dokuyan tezgah öğüten değirmen Su çeken imbik çok korkak ve çok yiğit En güzel sesi çıkaran sessizlikten Birbirini yok eden ateşle barut Sonra bir çiçek gibi açan yeniden
122 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.