“Buradan çıkardığım ders şu oldu; “Ne oldu sana?” sorusunun önemli bir parçası da, “Sana ne olmadı?”dır. Hangi ilgiler, şefkatli dokunuşlar, rahatlatıcı davranışlar, yani hangi sevgiler senden esirgendi? Meğer ihmal de travma kadar zehirliymiş.”
Değer vermek, fedakârlık gerektirir kardeş. Kuru kuruya değer, değersizlikle eşdeğermiş meğer. İnsan doğru kişiye/şeye, doğru zaman ve yerde lillah için değer verdiğinde feda edip kâr edebiliyor.
Kâr amacı gütmeden.
Hissiyatlarımı en iyi nasıl ifade edebilirim diye düşünüyordum. Anlamı bulabilmek, benim için en önemli şey hayatın anlamını bulabilmek. Bu sorumun büyük bir cevabını seni tanıyarak, seninle olarak ve tabi ki seni severek olduğunu anladım. Ne mutlu bana ki seni sevdiğimi sana söyleyebiliyorum, ne mutlu bana ki yüreğimdeki sevgi tohumlarını sen bahçesine ektim. Ben biliyorum ki kalbim senden başka bir bahçede tohum açmaz filiz vermez. Sen sadece bana aitsin ben de yalnızca sana aitim. Ben seni tanıdıkça anlıyorum ki meğer seni görmeden önce bile seni hayal ediyormuşum. Ben aslında hayalimdeki kıza aşıktım, çok uzun zamandır onu seviyordum. Onu görmemiştim ve sabredersem göreceğimi biliyordum. Ben seni bir buçuk sene önce ilk gördüğümde o ilk an anladım hayalimdeki kızın sen olduğunu. Geçen günler düşünüyordum, araya giren zamanlarda düşünüyordum, uzaktan sana bakarken düşünüyordum. Sonra karar verdim. Hayalimdeki kız sen misin bunu bilmem gerekiyordu. Sen bana lütfedip kalbini açtın ve ben gördüm ki meğer bir çiçek hayal ediyormuşum ama sen içinde bir bahçe dolusu çiçek barındırıyormuşsun. Ben biliyorum Rozelin, bize can veren bizi birbirimize helal kılmak için bir araya getirdi. Kader öyle güzel işledi ki bizi denk getirdi ve tanışmamıza vesile oldu. Buraya kadar kaderin sayesinde geldik. Birlikteliğimizi devam ettirecek olan şey ise bize bağlı. Sevgimiz ne kadar saf ve gerçek ise biz o kadar beraber olacağız ve bence güzel sevgilim biz bir ömür beraber olacağız
benim canım isteyince değişiyor kalp ritmim
konuşarak susturuyorum kendimi
patırtılı bir tarih, yazması kolay değil
“annemiz beni unuttu, gidin”
meğer el sallayacakmış, onu hiç unutmamış
demek canı isteyince hatırlıyor insan,
en küçük çocuğunu, en küçük bir anıda
en küçük acısını, en küçük kalp atışı
beni gittiği yerde bekleyecekmiş, şimdilik çöp kovasında*
“Buradan çıkardığım ders şu oldu; “Ne oldu sana?” sorusunun önemli bir parçası da, “Sana ne olmadı?”dır. Hangi ilgiler, şefkatli dokunuşlar, rahatlatıcı davranışlar, yani hangi sevgiler senden esirgendi? Meğer ihmal de travma kadar zehirliymiş.”
“Ne oldu sana?” sorusunun önemli bir parçası da, “sana ne olmadı?”dır. Hangi ilgiler, şefkatli dokunuşlar, rahatlatıcı davranışlar, yani hangi sevgiler senden esirgendi? Meğer ihmal de travma kadar zehirliymiş.”
beni neyin beklediğini bilmiyorum. ama beni güzel günlerin beklediğine inandığım günler çoktan bitti. o
günlermiş meğer güzel olan. şimdi günler beni olduğum yere çiviledi. kendi çarmıhımda sızlanıyorum.