Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarih
Edebiyatta Baki, Nedim, Galib... Mimaride Mimar Sinan, Mimar Mehmedağa... İlimde İbni Kemal Paşa, Zembilli Ali Efendi, Ebusuud Efendi, Ahmed Cevdet Paşa, tasavvufta Aziz Mahmud Hüdayi, Beşiktaşlı Yahya Efendi, Merkez Efendi, Sümbül Efendi...
320 syf.
6/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ay ne okudum ben !! İlk defa iskender pala beni şaşırttı. Amerika filmlerinden kopyala yapıştır olmuş maalesef. Zihin okumalar.zihine girmeler, ilaçlarla insan vücuduna akıl durduracak her dediğini yaptıracak ilaç enjekte etmeler … Bilemedim ya ne diyim kitap için. Suriye’de bir insan hakları savunma merkezi gizli insan deneyleri yapar. Akılları kontrol edecek ilaçları kimsesiz denekler üzerinde kullanarak kendilerine asker yetiştirir. A 71 de o askerlerden biri. Ve bir uçak kazası sonucu a 71 yani Yusuf ya da joseph kaçmaya çalışırken farklı şeylerle karşılaşır. Nasuh efendi ve dergahıyla karşılaşması bütün yolunu be hayatını değiştirir. Merkez de Yusuf’un peşine düşer. Çünkü elde etmek istedikleri şey Yusuftadır. Amerika filmine hoş geldiniz … Maalesef fazla siyasi bir kitap olmuş. Sevmedim.
A-71
A-71İskender Pala · Kapı Yayınları · 20221,885 okunma
Reklam
BİR GARİP ÖLMÜŞ DESİNLER
Şöyle sessizce ölüp gitmeliyim Bir yaz gecesi Gülhane Parkı'nda. Şu hazin ömrü tamam etmeliyim.. Geç saatlere kadar oturduğum, Denize bakan bir sırasında, Kırık dökük hatıralar arasında.
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Manisa günlükleri
Mesir Macunu Festivali Kültürel ve geleneksel çeşitli uygulamaları içeren ve baharın başlangıcı olarak kabul edilen Nevruz haftasında (21-24 Mart) kutlanan Mesir Macunu Festivali, Manisa’da yaklaşık 400 yıldır devam etmektedir. Şifalı bir yiyecek olduğu kabul edilen mesir macununun ortaya çıkışı tarihsel bir öyküye dayanır. Kanunî Sultan
Yaklaşık 25 sene evvel Mahmud Efendi Hz’miz hastalandığında şöförü Zekeriya abiye şöyle seslenir ; “Kalem kağıt getir yaz Zekeriyya ; “Bana bir şey olursa yerime Hasan Efendi, Ona bir şey olursa Mustafa Efendi, Ona da bir şey olursa Hasbi Efendi, Ona da bir şey olursa Fikri Efendi" Hasbi Efendi de listede olduğuna göre vasiyet tarihi
Reklam
19. yüzyıl sonlarında Halil Ağa isminde bir adam karılarının ve annesinin geçimsizlik kavgaları yüzünden, kahrından ölmüştü. Vasiyeti üzerine mezar taşına: “Karı dırıltısından ölen Esseyid Halil Ağa’nın ruhuna El Fatiha – Hicri 1260” diye yazıldı. Bu mezar taşı Merkez Efendi mezarlığındadır.
Efendi, efendi vatan toprağı senin bir yerin mi ona buna peşkeş çekiyorsun
27 Ocak 2004'te ABD'de Amerikan Yahudi Kongresi'nden cesaret ödülü alan Erdoğan, 16 Şubat 2004'te Teke Tek programında "Diyarbakır'ı istiyorum ki, şu anda Amerika'nın Büyük Orta Doğu projesi var ya Genişletilmiş Orta Doğu, yani bu proje içinde Diyarbakır bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım." diyerek, " bulunabilecek en İyi Müslüman lider" sıfatını hak ettiğini gösteriyor.
Kahveyi uzun müddet sadece Araplar kullandı. Bu içeceğin Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılması bir asır sonraya rastlar. İstanbul'a bile, ancak I. Süleyman zamanında girdi. Peçevî'nin yazdığına göre, 1555 yılında, biri Halepli diğeri Şamlı iki Suriyeli; Hükm ve Şems, İstanbul'a gelir ve Taht-ul Kal'a'da (Tahtakale) iki kahvehane açarlar. Bu harikulâde içeceğin cazibesi, önce çok geçmeden, müderris, kadı vs. gibi mühim memurları çeker. Bu kahveler, onlar için saatlerce oturulacak bir merkez haline gelir. Kimi dama yahut satranç oynayarak, kimi sohbet ederek vakit geçirmeye başlar. Bu sohbetler, zamanın meseleleri üzerine değil, sanat, ilim ve edebiyat üzerine olur. Peçevî, kahvehanelere karşı gösterilen muazzam akım karşısında, imam, şeyh, müezzin gibi en masum eğlencelere bile düşman olan din adamlarının, bu büyük rağbet karşısında dehşete düştüklerini, bu içeceğe cephe aldıklarını, kahvehanelere gidenleri münkir ve mücrim ilân ettiklerini yazar. Bunların çıkardığı şamatalar ulema sınıfına da tesir etti. Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, kalben inandığından değil fakat İçtimaî sebeplerle onlardan yana çıktı. Kur'an'da bu içecekle alâkalı tek kelime bile olmamasına rağmen, kömürleşme derecesinde kavrulan her şeyin Müslümanlıkla yasak olduğuna dair fetva verdi.
Sayfa 51 - Tableau Général de Lempire Othoman: Code Religieux. Tercüman 1001 Temel Eser Serisi No:3, Kervan KitapçılıkKitabı okudu
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
Kanuni
Alimlere hürmet eder; şehzadeyken irfanından nasiplendiği Merkez Efendi Hazretleri için dergâh yaptırıp, emrine amade eder. Kemâl üzere yaşar, asırlar boyu bırakır namını. Şair ve sanatkârları destekler, Kelile ve Dimne'yi tercüme ettirir...
“… O gün bugündür, Merkez Efendi türbesinde, güneşli köşelerde, huzur içinde uyuyan beş kedi bulunur. Kedilerin sayısı da isimleri de hiç değişmez; kız olsun, oğlan olsun, beşinin ismi de Sevim’dir.”
Ölüm insanlar içindir, Bir gün nasıl olsa öleceğim. Ben Merkez Efendi'yi isterdim ama, Kim bilir nereye gömüleceğim.. Ölüm insanlar içindir, Kim bilir nasıl yazmış Rabbim yazımı Bir sabah mı bir akşam vakti mi olacak,
Sayfa 647Kitabı okudu
Merkez Efendi'ye zamanın yaptığı azizliği I. Ahmed devrinin belki hükümdar kadar nüfuzlu olan manevî saltanatı Aziz Mahmud Hüdayi Efendi'ye II. Mahmud'dan başlayan derin hürmeti yapar. Üsküdar'da Doğancılar'ın biraz altındaki Aziz Mahmud Hüdayi külliyesi Tanzimat mimarisinin zevksizliğine en büyük misaldir. Kış bahçesi kılıklı camekânlarıyla, karşısındaki kadîm eserler müzesi taklidi bina ile Bursalı Üftade'nin müridi, Aziz Mahmud Efendi'nin ne münasebeti vardır? Bu binalar ikinci imparatorluk devrinin o meşhur arması gibi her ruh ve mânaya yabancı kalıplardır. Ben Aziz Mahmud Hüdayi Efendi'yi, Sultanahmet Camii'nin temelleri arasında tahayyül ediyorum. Zaman zaman benim için oradan çıkar ve hiçbir hikmetin teselli edemeyeceği bir hüzünle o çok sevdiğim beytini tekrarlar: Günler gelip geçmekteler, Kuşlar gibi uçmaktalar. Evet, günler gelip geçtiler. Fakat zamana sevgi ve inançlarının izini geçirenler hâlâ aramızdalar; adları ve hayatları bize manevi ufuk oluyor.
Sayfa 151
Eski medeniyetimiz dinî bir medeniyetti. Beğendiği, benimsediği adama ölümünden sonra verilecek bir tek rütbesi vardı: Evliyalık. Halkın sevgisini kazanmış adam mübarek tanınır, ölünce veli olurdu. Onun içindir ki İstanbul evliya ile doludur. Bunların başında fetih ordusunun şehitleri gelir. Onların mazhariyeti hak ve millet uğruna kazanılan
Sayfa 148
517 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.