Nazlı'nın Mücellâ'nın evine gidişiyle bizde geçmiş zaman yolculuğuna çıkıyoruz. Mücellâ'nın annesi Neyyine Teyzeyi, Filiz'i, Fahri'yi,Pervin'i,Rengin'i tanıyıp; Yusuf Ziya'nın mektubuyla hüzünlenip, Güzide'nin kaçışına tanık oluyoruz.Neyyine teyze ölürken de ordayız ama içimiz buruk, gözümüz yaşlı.Bunlar yaşanırken ezan Türkçe okunuyor bir aralık, yoksulluk, kuyruklar, darbe de oluyor,Kore de savaşta... 1920'den 1970'e Mücellâ'yla yaşıyoruz
Mücella da, Bekiroğlu'nun dilde sadeleşmeye gittiğini görüyoruz.Bu da yazarın Kelime Defteri kitabıyla ilgili röportajındaki "Gül devrim, Lale devrim geçti, şimdi Nergis devrimdeyim. O kadar gürültülü ve kalabalık akan bir hayattan sonra gelen sadeliğin değerli olduğunun da farkındayım. Kül suyunun berraklaşması gibi. Üslubum sanırım böyle de gidecek. Çünkü iç dünyam sadeleşme temayülünde. Nokta'ya kadar gidebilirim" sözlerinin tezahürü olsa gerek