Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir."
Atatürk, halifeliği kaldırarak kendini ''Allah'ın yeryüzündeki gölgesi'' olarak gören padişahların mutlak otoritesine dinsel meşruiyet kazandıran; ''sultanları tanrılaştıran'' yüzlerce yıllık bir şeytani düzene son vermiştir. Böylece Muaviye'nin İslam'ın özüne/Kuran'a aykırı olarak yarattığı sultan/halife ŞİRK DÜZENİ'ni yıkmıştır.
Reklam
Büyüme, ilerleme ve meşruiyet arasındaki seçimini meşru olanlardan yana kullanması gerekenler; küçük burjuva zevklerine ve nesnelerine ulaşmak için herşeye rağmen daha fazlayı amaç edinirlerse, bireysel ve toplumsal çürümeyle başbaşa kalırlar.
Filistin meselesinin siyasal İslamcıların tekeline bırakılması sorunu!
Dolayısıyla Gazze'deki insanların hangi dinden, hangi ideolojiden, hangi ekolden olduğu çok da önemli değildir. Nitekim Filistin meselesinin siyasal İslamcıların tekeline bırakılması da büyük sorundur! Filistin ne tek başına solcuların, liberallerin ne de İslamcıların argümanı olmalıdır. Bilakis insani erdemler ve uluslararası hukuk bağlamında gündemde tutulmalıdır. Aksi takdirde mesele siyasal İslamcıların ya da sadece Arap ülkelerinin vicdanına bırakılmış olur! Bu da öldürülen Filistinlilerin sadece Müslümanların sorunu olduğu anlamına gelir! Keza Mescid-i Aksa, düne kadar olduğu gibi gelecekte de Müslüman Arap ülkelerin pragmatist politikaları için istifade ettiği siyasi bir malzemeye dönüşür! Nitekim Arap ülkelerinin liderlerinin çoğu Kudüs'ün statüsü üzerinden kendilerine meşruiyet kazandırmıştır. Kuruluş maksadı Mescid'i Aksayı İslam coğrafyasına kazandırmak, Kudüs'ü Filistin'in başkenti yapmak olan İslam İşbirliği Teşkilatı da dahil olmak üzere, hiçbir örgüt ya da devlet Kudüs'ün statüsünü geri kazandıracak bir adım atmış ya da bunu yapmaya muktedir olmuş değildir.
Sayfa 198Kitabı okudu
Siyasette, dinin kendisi bir amaç değildir, düşüncelerden biridir yalnızca; meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir.
Ne saltanat, ne hilafet, ne tekke ve zaviyeler, ne eski tür ölçü, tartı ve saat, ne cumanın hafta tatili olması, ne devletin dini İslam'dır maddesi, ne Arap alfabesi, ne medreseler, ne insanların soyadına sahip olamaması İslam'ın özüne uygun değildir. Bunların neredeyse tamamı tarihsel süreç içinde ortaya çıkan ve dinden meşruiyet alan, ancak özünde dinsel değil tamamen tarihsel kurum ve uygulamalardır.
Sayfa 489 - İnkilapKitabı okudu
Reklam
“Tasavvuf” kelimesi erken dönem Müslüman mistiklerin giydiği yünden yapılma hırkadan gelmektedir. Tasavvuf ilk olarak dokuzuncu asırda Arabistan,Irak ve Orta Asya’da Orta Asya’da ortaya çıktığında hakiki İslam’dan bir sapma mı yoksa İslam’a tam bir bağlılık mı olduğu açık değildi.Uzun mücadeleler ve çok sayıda şehit verildikten sonra tasavvuf Selçuklular döneminde, İslam aleminin kalbinde kendisine yer bulmuştu. Bütün Orta Asya’da yayılmıştı. Tasavvufun büyük isimleri bu bölgeden çıkmıştı. Nizamülmülk’ün himayesindeki Gazali sayesinde de itikadi meşruiyet elde etmişti.
Sayfa 511Kitabı okudu
Modern siyaset felsefesi/özet
Modern siyaset felsefesi, aklın siyasetin nihai meşruiyet ölçütü olarak kabul edilmesi ile bağlantılı bazı niteliklere sahiptir. Bu­na göre, modern siyaset felsefesi, insanların içerisinde yaşamış oldukları tarihsel-toplumsal koşullardan kaynaklanan farklılık­larına rağmen, söz konusu koşullara bağlı olarak değişmeyen ortak bir öze sahip olduklarını kabul ettiği için özcü; siyaseti (si­yasal toplumu, siyasal kavramları, siyasal kurumları ve siyasal değerleri) bu öze referansla kavramlaştırdığı için temelci; insani özün akıl olduğundan hareketle, insana, eylemlerinin ve içeri­sinde bulunmuş olduğu koşulların bilincinde olabilme ve bunla­rı rasyonel biçimde kontrol edebilme gücü atfettiği için özne merkezci; aklın ve akli olanın koşullara göre değişmediğinden hareketle herkes için geçerli olabilecek nitelikte ahlaki ve siyasal ilkelerin bulunduğunu ve rasyonel varlıklar olarak insanların bu ilkeler üzerinde anlaşabileceklerini varsaydığı için evrenselci ve nihayet tarihi ise, ideal siyasal düzene doğru işleyen akılsal bir süreç olarak gördüğü için ilerlemeci bir karaktere sahiptir. Kuş­kusuz modem siyaset felsefesinin nasıl bir mahiyete sahip olduğunu anlamak bakımından önemli olan bu özellikler, aynı za­manda modern siyaset felsefesinin hangi bakımlardan problem­li ve eleştiriye açık bir mahiyet arz ettiğini anlamak bakımından da son derece önemlidirler
Özel, hem de çok özel, hatta belki de İslam aleminde bir eşine daha rastlanmamış bir örnekten, halkını yıkımdan kurtarmayı başarmış, bu yüzden de savaşçı meşruiyetini haketmiş, böylesi bir kozun ne kadar güçlü olabileceğini açıkça göstermiş bir önderden hareketle yapacağım bunu. Atatürk'ten söz etmek istiyorum. Birinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles'da ya da Sevres'de toplanan batılı güçlerin duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı galiplere gayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. Bu ender rastlanan tutum onun meşruiyet kazanmasına yolaçmıştır. Kısa süre içinde "ulusun kurucusu" konumuna geken eski subayın Türkiye'yi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur, Osmanlı hanedanına son verir, halifeiği kaldırır, din ile devlet işlerini ayırır...... Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikayet etmeden gelenekleri ve inanışları altüst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını tekrar gururlandırmıştır. Halka haysiyetini geri veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir. Ondan fedakarlıklar kısıtlamalar isteyebilir ve buyurganca davranabilir; halk yine de onu dinleyecek, savunacaktır; sonsuza dek değil, ama uzun süreliğine.
Bohemlik, alternatif bir yaşama biçimine meşruiyet kazandırmıştır; burjuvazi tarafından hor görülen ya da es geçilen bazı değerlerin otorite ve prestij kazandığı bir alt kültür yaratmıştır.
Sayfa 330 - Sel Yayıncılık
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.