*Her hayat bir sürü günden oluşur, gün be gün. Kendi içimizde yürüyüp giderken hırsızlara, hayaletlere, cavarlara, ihtiyarlara, delikanlılara, karılarımıza, dullara, âşık kardeşlere denk geliriz ama denk geldiğimiz hep kendi kendimizizdir aslında.
1933-1935 yılları arasında Hitler Gençlik teşkilatı üyesi olan Johannes Ruppert isimli gencin durumu Türklerin ari ırk olup olmadığını gündeme getirdi. Johannes Ruppert, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da bulunan Ali Rıza adındaki bir Osmanlı subayı ile Pauline Mann adındaki Alman bir bayanın evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelmişti.
Gönül Hanım rehberliğinde eski Türk ülkelerini dolaşmaya var mısınız?
Türkçülük idealini ;fikirleriyle, yazılarıyla bayraklaştıran ender yazarlarımızdan Ahmet Hikmet Müftüoğlu''nun Gönül Hanım adlı eseri milli kültürümüz açısından anlamlıdır ve herkesçe okunmalı, okutulmalıdır..
Eserde Şanlı Türk milletinin bir evladı olarak,
Tarih bölümü mezunuyum, eser üniversitede ders kitabımızdı, eğer bir tarih öğrencisiyseniz bu kitaptan mutlaka haberiniz olur. Türkolog İbrahim Kafesoğlu Hocanın bu eserinin bir benzerini gösteremem. İslamiyet öncesi Türk tarihi ve kültürü hakkında yazılmış en değerli kitap "Türk Milli Kültürü"dür. Alanın önemli akademisyenleri
Bu konuyu ilkin ben de çok önemsememiştim. Sonra bir baktım ki, kimsenin yıllardır çözemediği “Bu ülkenin eğitim sistemi ne olacak?” sorusunun yanıtlarından biri elimizin altında. Üstelik de çok kolay yapması, size de izah edeyim:
İlkokuldan mezun olduğumda, birisinin bana artık büyüdüğüm için öğretmenlere “öğretmenim” değil de “hocam” şeklinde
Ömründe hiç Itrî yahut Dede Efendi dinlememiş, Mimar Sinan'ın herhangi bir eserine şöyle bir kere olsun alıcı gözle bakmamış, Fuzûlî 'nin tek mısraını bile ezbere okuyamayan ağabeyler '' Sinan'lar, Dede Efendi'ler, Fuzûlî'ler, milli kültürümüz, mefahirimiz... '' diye söze başlar, hamasi nutuklar atarlardı. Tamam da, bu büyük sanatkârlara bu muhteşem eserleri yaptıran güç nasıl bir güçtü? O ölçülere nasıl ulaşmışlardı? Eserlerini verirken hangi dünya görüşüne dayanmış, hangi estetik ölçüleri uygulamışlardı? Bana Mimar Sinan'dan şu somut yapılar dışında kalan ne?
Tarih, kendisiyle bize intikal eden bütün hadiseleriyle, her birimizin bin yıllık ömrünü, bin yıllık yaşını hatırlamak suretiyle, her birimizi bir milletin ferdi yapmıştır. İşte buna kültürün hayatı denir. Bu hayatta binlerce hareket yaşanmıştır ve bunların hepsi kültürün varlığını meydana getirmiştir. Bu varlıkta Malazgirt’te, Hayber’de parlayan kılıç bulunduğu gibi Bağdat’ta kurulan medrese ve Nizamülmülk’ün teşkilatçı kudreti vardır. Onda, şeriat ve kanun önünde eğilen başlar olduğu gibi Yıldırımlarla Yavuzların otoriter devlet anlayışları vardır. Onda, saban arkasında koşan çiftçi bir milletin nasırlı elleriyle Selçuk mimarisinin secdeye kapanan parlak mihrabı yan yana görülmektedir. Onda Hazreti Ebubekir gibi Allah’a teslimiyet sevgisi, Hazreti Ömer gibi mesuliyet ihtirası yaşatan hükümdarlar, veliler, halk sınıfları ve devlet adamları vardır. Tarihin bütün hareketleriyle meydana gelmiş bulunan kültürümüz, bizim gerçek ruhumuzdur. Nasıl ki bir insan, başkalarının ruhiyle yaşayamazsa, bir millet de başka tarihlerin hadiseleriyle yaşatılamaz. Hayatımızı hâkimiyetine alan millî kültürümüz, bizim gerçek sahibimizdir.
Artık bilinmelidir kültür ve mâneviyatın önemini gereğince anlayamadığımız ve milli-moral değerlerimizi iyi koruyamadığımız için bugünkü sosyal bunalımların içine düşmüş bulunuyoruz.